Geçmiş

2.3K 182 25
                                    

Dokuz yaşımdayken katılmıştım ilk av partisine. Mathilda babamın hediyesi olan kırmızı binici elbisemi giydirirken heyecandan yerimde zıplıyordum.

"Asha, prensesler zıplamaz." diye haşlıyordu beni ama yüzünde de küçük bir tebessüm vardı. Bense sevinçle ellerimi çırpmıştım.

"Geyikleri göreceğim Mathilda! Daha önce hiç ormana gitmedim biliyor musun?" demiştim gözlerimi kocaman açarak. Mathilda'nın tebessümü şefkatle büyüdü. O zamanlar daha açık sarı olan saçlarımı okşadı.

"Biliyorum prensesim."

Odanın içinde koştururken bir yandan da yapacaklarımı anlatıyordum. "Papatyalar toplayacağım." dedim nefes nefese. "Sana da bir demet getireceğim Mathilda."

Mathilda dolan gözlerini ipek mendiliyle kurularken minik binici şapkamı beceriksizce takmaya çalışıyordum. "Tavşanlar da gelirler mi partiye Mathilda? Tavşanları çok severim. Babam bana söz verdi. Büyüyünce tavşan çiftliğim olacak. Bir sürü tavşan sevebileceğim!"

Mathilda en sonunda şapkamı elimden aldı ve güzelce saçlarımın tepesine oturttu. "İşte şimdi hazırsın."

Koşturarak kapıdan çıktım. Mathilda arkamdan prensesler koşmaz diye çıkışıyordu ama onu duymuyordum. Temiz çarşafları taşıyan bir hizmetçiye çarptım. Beyaz çarşaflar yere düşmüştü. "Özür dilerim." diye bağırdım arkasından.

Herkes bahçede hazırdı. Annem ve ablam saray arabasına binmişlerdi. Abim ve Erik ise babam gibi atla yolculuk edeceklerdi. "Ben de ata binmek istiyorum." diye mızmızlandım James'e. James şefkatle yanaklarımı okşadı.

"At senin için fazla büyük değil mi tatlım?"

Huysuzca kollarımı göğsümde bağladım. "Hiç de bile. Ayrıca o binebiliyorsa ben çok daha iyi binerim." dedim Erik'i göstererek. Erik gözlerini devirdi, James ise gülüyordu.

"Beni hiç rahat bırakmayacak." diye söyledi kehanetini Erik sitemle.

"Erik senden büyük ufaklık." diye güldü James.

"Ama beyni küçük." diye dudak büktüm. James yeniden gülerken Erik öfkeden kızarmış yüzüyle bana bakıyordu.

"Bacaksız!"

"Sırık!"

"Bacaksız!"

"Sırıııık!" diye haykırdım tüm gücümle.

"Asha, yanımıza gelir misin? Artık yola çıkıyoruz." diye seslendi annem arabadan. Onları ikna edemeyeceğim barizdi.

"Arabaya bin bacaksız." diye söylendi Erik.

"Dikkat et de attan düşme fasulye sırığı."

Erik öfkeyle homurdanırken ben de hayal kırıklığı ile arabaya binmiştim. Ama yola çıkınca ormana gitmenin heyecanıyla hepsini unutmuştum.

Piknik için hazırlanırlarken, ablam bitmeyen sıkıcı goblenlerini işliyordu. Ona ormanda gezintiye çıkmamız gerektiğini söylesem de pek hevesli değildi. Çamur ve otların arasında oynamak ona göre değildi.

Babam, James , Erik ve saraydaki diğer erkekler ava çıkmışlardı. Avın ne olduğunu tam olarak bilmiyordum o sıralar. Ama yakında öğrenecektim.

Topladığım papatyalar artık avucuma sığmadığında anneme koşturdum. Her zamanki gibi güzeldi ve ben ona hep hayrandım. Sofranın hazırlanmasına öncülük ederken elimdeki papatyaları uzattım. Annem yüzünde şefkatli bir gülümseme ile saçlarımı okşadı. "Teşekkür ederim prensesim. Çok güzeller."

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Where stories live. Discover now