Nişan

2.8K 186 9
                                    

Sıkıntıyla önümdeki beceriksiz adamı izliyordum. Aptal dans provasındaydık. İyi olansa erkeklerin de bu sefer provaya katılmasıydı.

İnci'nin bekçiliğini yapan Kibir'di. Anthony ise Kılıç'tı ve beni kurtaracaktı. Önünde garip garip hareketler yapan adama tuhaf tuhaf bakıyordu. En sonunda tepemin tası atmıştı. Bu kadar salağı bir arada görmek bana iyi gelmemişti. Adama yaklaştım ve dizinin arkasına bir tekme indirdim. Adam inleyerek yere düştü.

"Ben kendi ejderhamdan kurtuldum." diye homurdandım. Anthony bana önce şaşkın şaşkın baksa da ardından kocaman bir kahkaha attı.

"Hayır, hayır prenses! Lütfen dansı bozmayın!" diye araya girdi telaşla dans eğitmeni. Gözlerimi devirdim.

"Neden illa bir prensin beni kurtarmasını beklemeliyim ki? Kendi kendimi gayet iyi koruyorum." diye isyan ettim sıkıntıyla. Eğitmen nazikçe gülümsedi.

"Ona ne şüphe prensesim. Ama bu bir oyun ve siz, bir prens tarafından kurtarılmalısınız."

Göz ucuyla Anthony'i süzdüm. İpek gömleğinin yakası açılmış, kuzgun karası saçları dağılmıştı. Buz mavisi gözleri ise neşeyle parlıyordu. "Seni nasıl kılıç şekline sokacaklar anlamıyorum."

"İnan ben de bilmiyorum. Sadece seni başka birinin kollarında dans ederken görmek istemediğim için katıldım."

En sonunda komedi tadındaki kurtarılma sahnesi gerçekleştikten sonra dansa başlamıştık. Anthony ile dans etmek eğlenceliydi. Çok nazik ve çok becerikli dans ediyordu. Sanki kollarının arasında süzülüyor gibiydim. "Hadi itiraf et. Görebileceğin en kötü konsept."

Dudaklarının kenarı kıvrıldı başını hafifçe yana yatırırken. "Daha kötüsünü de görmüştüm."

"Bundan daha kötüsünü düşünemiyorum." diye söylendim sıkıntıyla.

Beni kendinden uzaklaştırırken sırıtıyordu. Canım ne kadar sıkkın olsa da ben de gülümsedim. Nazikçe yeniden kendine çekti. "Bana evet dersen, nişanımızda ve düğünümüzde böyle saçma konseptlerin olmayacağına garanti verebilirim." diye mırıldandı. Gözleri neşeyle ışıldıyordu. Yanağımın içini ısırırken utandığımı hissedebiliyordum. Bu adam beni alışık olmadığım kadar çok utandırıyordu.

"Bana baskı yaptığına inanmaya başlayacağım." dedim şakayla.

"Asla." dedi o da aynı muzip ifadeyle. Bakışlarımı kaçırırken içime bir sıkıntı oturmuştu. Nişan yaklaşıyordu ve ben o gün bir sürü adamın flörtöz tavırlarına katlanmak zorunda kalacaktım. Sonuçta güçlü ülkelerden olan Andarkan'ın altın prensesiyle kim evlenmek istemezdi ki?

***
Nişan günü gelmişti. Annem, babam nişan sabahı gelebilseler de Cecilia, James, gelmesini beklemediği Miranda ve biricik Lily önceden gelmişlerdi. Bir de Carmen'in gelmesiyle iyice moralim düzelmişti. Onları özlemiştim.

"Kral ve oğlu denildikleri kadar varmış." diye söyleniyordu Carmen bir yandan kanepeleri yerken. Dikkatli gözlerle onun artan iştahına baksam da az ötede bizi izleyen Chris'in uğursuz bakışları yüzünden Carmen ve şüpheli iştahına odaklanamıyordum.

"Tam bir sadist. Peki ya kölelere ne diyorsun?" dedim hafifçe etrafta dolaşanları işaret ederek. Tiksintiyle yüzünü buruşturdu.

"Korkunç bir şey. Zavallı insanlar. Böyle muamele görmeyi hak etmiyorlar."

Ona Maria'nın bana anlattıklarını anlattım. Bu uygulamayı ülkeye Kral Emanuel'in getirdiğini, diğer lordların da onu desteklediğini ama bazılarının da bu durumdan hoşnut olmadığını söyledim. İlgiyle beni dinledi. "Evet, köleliğin kaldırılmasını isteyen çok. Sadece kendi lordları değil, pek çok ülke de köleliği kaldırması için krala baskı yapıyor. Ama başarılı olamadılar. Adam çok güçlü bir konumda. Onu alaşağı etmenin peşinde olduklarını duydum." diye fısıldadı. Kaşlarımı çattım ve dikkatim Erik'in üzerine yoğunlaştı. Bana söylemedikleri şey bu muydu acaba? Kralı indirmeye mi çalışıyorlardı? Bunun Ariana ile olan alakası neydi ki? Onunla evlenmesiyle ne alakası olabilirdi?

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Where stories live. Discover now