Altın Prenses

3.1K 145 50
                                    

Pencerenin önüne oturmuştum. Denizin tuzlu kokusu doluyordu burnuma. Bu balo salonunda olmaktansa sahile inebilmeyi öyle çok isterdim ki! Mowakii'nin sahilleri cennetten bir köşeydi sanki. Havası inanılmaz sıcak ve bunaltıcı olsa da denizden esen meltem ve serin suları bir nimetti.

Serin meltemi hissedebilmek için pencere kenarına kaçmıştım. Çok kalabalıktı salon ve bunalmıştım. Boş gözlerle, ülkenin gözde leydisi Hermia ile dans eden Anthony'i izliyordum. Leydi Hermia bir heykeltıraşın elinden çıkmış gibi kusursuzdu. Küçük bir burnu, dolgun dudakları, iri siyah gözleri vardı. Koyu kestane saçları ise beline kadar iniyor, bir mücevher gibi parlıyordu.

Ülkede sarışınların sayısı yok denecek kadar azdı. Güney ülkesi olduğu için çoğunluk esmerdi. Balo salonunda tek sarışın bendim ve güneş gibi parlıyordum herkesin içinde. Çok rahatsız olduğum bir durumdu çünkü asla kalabalıklara karışamıyordum. Geldiğim günden beridir yoğun bir ilgiye maruz kalmıştım halk tarafından. Beni çabuk sevmiş ve kabullenmişlerdi. Lakabım bile belli olmuştu. Altın Prenses.

Sadece bu sarayda sevilmiyordum. Anthony düğün gecesinden beridir bana uzak ve soğuktu. Sadece yemeklerde görüyordum onu. Odalarımız ayrıydı. Dediği gibi bir evlilik anlaşmasıydı. Onunla gerçekten karı koca olmak istediğim ve hazır olduğum bir şey değildi. Ama dostluğunu özlemiştim. Öyle yalnız kalmıştım ki bu koca sarayda.

Anthony'nin babası Kral Fedor yumuşak mizaçlı, sessiz sakin bir adamdı. Bana karşı soğuk olmasa da çok sohbet ettiğimiz söylenemezdi. Karısının gölgesinde kalıyordu daha çok. Ve bu durumdan şikayet etmeyecek kadar çok seviyordu onu.

Kraliçe Melenia, Anthony'nin üvey annesiydi. Çok şaşırmıştım ilk duyduğumda. Kraldan oldukça gençti ve çok güzeldi. Siyah saçlarını her zaman bukleler halinde beline kadar dökerdi. Saçlarını tepesine ışıltılı mücevherler takardı. Fazla dekolteli giyinir, derin yırtmacından gözüken ayaklarına topuklu ayakkabı yerine ipek terlikler giyer ve değerli taşlardan halhallar takardı bileklerine. Buz gibi ifadesine yakışan mavi gözleri vardı. Halk ona Buzlar Kraliçesi adını vermişti. Kibirli, herkesi küçümseyen biriydi. Özellikle de bana karşı.

Kraliçenin ilk kocasından doğan bir kızı vardı. Annesi gibi kibirli ve güzel Prenses Daphne. Bana karşı gizli bir düşmanlığı vardı sanki. Nedeni Prenses Emma'nın yakın arkadaşı olmasıydı. Ondan daha genç ve güzel olmasına rağmen hala evli değildi çünkü kraliçe kızına uygun bir aday bulamıyordu bir türlü. Bitmeyen bu balolar da prensese uygun adayı bulmak içindi. Tanrılar, bu sarayda yapılan balolar dünyanın hiçbir sarayında olmuyordur!

Bir de Prens Leon vardı. Kraliçenin, Kral Fedor'dan olan oğlu. Leon benimle yaşıt, yakışıklı bir delikanlıydı. Öyle sıcakkanlı ve neşeliydi ki onunla dost olmayan yoktu. Bana karşı da her zaman sıcak ve yakındı. Tek dostum oydu hatta. Ne ablasının doldurmalarını dinliyor ne de abisinin soğukluğunu umursuyordu. Zaman zaman bana James'i hatırlatıyordu.

Ailemi çok özlemiştim. İki ay olmuştu bu ülkeye geleli ve çok yabancılık çekiyordum. Annemi, babamı, kardeşimi, Cecilia'yı, James'i. Ve Erik'i. Hepsinden mektup almıştım. Erik hariç.

Erik kendisini hepimizden soyutlamıştı. Sanki kopan bacağının cezasını bize ödetmek ister gibi. Sarayda kalmıyordu. Başkentin dışında sakin bir şatoda kendi başına yaşıyordu. Kimsenin ziyaretine gelmesine izin vermiyordu. Böyle yazmıştı James en son mektubunda.

Yeni bir dans müziğiyle düşüncelerim yere dökülen boncuklar misali dağıldı. Kral çoktan yatmaya gitmişti. Kraliçe gayet vakurlu bir edayla tahtında oturmuş, ülkenin önemli lordlarıyla kahkahalar eşliğinde sohbet ediyordu. Prenses Daphne mavi elbisenin içinde bir kelebek misali salonun bir ucunda diğer ucuna doğru uçuşuyordu. Tabii ardından da kalabalık bir erkek grubu gidiyordu. Leon kim bilir nerelerde ne haltlar karıştırıyordu. Anthony ise başka bir leydi ile dansa başlamıştı. Bütün gece durmadan dans etmişti. Leydiler etrafında azgın kediler gibi dolaşıyordu. Bir kere bile yanıma gelmemiş, göz ucuyla bile bakmamıştı bana. Aksi gibi kimse de benimle dans etmek istemiyordu. Sıkıntıyla oflarken dibimde biri dikildi.

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin