Final 2

3.4K 207 73
                                    

İkimiz de gelen geminin sevinciyle dolmuştuk. Fakat içimde inceden bir sızı da vardı. Bunun nedeni Anthony miydi? Yoksa Erik'in yine bir şekilde bizden vazgeçeceğine olan hislerim miydi?

Gemi, Abdela adında küçük bir ülkenin ticaret gemisiydi. Belarok'un komşusu olduklarını sonradan anlamıştım. Nitekim kaptanın bu ayrıntıyı neden es geçtiğini de anlamıştım. Belarokluları sevmediklerini açıkça belirtmişlerdi. Bu nedenle bizi oraya götürmeye şiddetle karşıydı.

"Ama gelip sizi almalarına dair haber yollayabilirim." demişti gür beyaz bıyıklarıyla oynayarak. Erik canı sıkkın bir şekilde elini salladı.

"Ülkede son zamanlarda neler olduğunu biliyor musunuz?"

"Ben o ülke hakkında hiçbir haberi dinlemem." diye kestirip attı kaptan. Ne var ki miçolardan biri son zamanlarda olan şeylerden haberdardı.

"Ben biliyorum kaptan." diye atladı. Kunduz gibi dişleri vardı ve gözleri boncuk gibiydi. Kaptan önce kaşlarını çatsa da ardından omuz silkti.

"Köleler Kral Emanuel ve ailesini tahttan devirmişler. Dün sabah kralı meydanda idam ettiler." dedi bir eliyle de boğazını keser gibi yaparak. Buz kesildiğimi hissettim. Erik yerinde dik bir şekilde doğruldu.

"Peki kraliçe ve prenses?" diye sordum aniden.

"Onları tutuklamışlar. Sürgüne gönderiyorlar."

Göz ucuyla Erik'e baktım. Böyle bir tahmini yokmuş gibi kaşları çatıldı. "Nereye?"

"Kraliçenin ailesinin yanına. Auron'a."

Derin bir nefes aldım. En azından ücra bir kasabaya tıkılmayacaklardı. Kraliçenin ailesinin sarayında eskisinden daha özgür olacaklardı. "Ama müttefikleri Andarkan'ın prensesi ve prensi kayıp. Kral Edmund ve Kraliçe İsabel çıldırmış durumda. Onlar bulunana kadar kraliçe ve prenses hala sarayda olacaklar. Ayrıca eski kralın oğlu Chris'i de bulamıyorlar. Dediklerine göre Chris prens ve prensesi öldürmüş. Sonra da kaçmış."

Sıkıntıyla birbirimize baktık. Erik öksürdü ve kaptana döndü. Kaptan duyduklarıyla sarsılmış gibiydi. "Yani artık köleler özgür mü? Vay canına yandığım!" diye söyleniyordu.

"Bizi Belarok'a götürmelisiniz. Karşılığını misli misli alacaksınız."

"İyi de böyle bir kargaşanın olduğu yerde işiniz ne?"

"Aradıkları prens ve prenses biziz." dedi en sonunda. "Ben Prens Erik ve..." Bir an beni nasıl takdim edeceğini bilmeyerek bocaladı. Kardeşi mi, sevgilisi mi? Kalbim hızla atıyordu. Neden boş yere hayallere kapılıyordum ki? Bu yabancılara açıklama yapamazdık. Özellikle herkes bizi kardeş sanarken. "Prenses Asha." dedi sadece. Uygun olan buymuş gibi.

***

Adadan uzaklaşırken köpüren denizi izliyordum güvertede. Erik kamarasında dinleniyordu. Daha doğrusu acı çekiyordu. Gözlerimden akan yaşlar o kadar hızlıydı ki kendimi koyuvermiştim en sonunda. Acısı çok fazlaydı ve yanımda belli etmemek için verdiği çaba onu çok yormuştu. Bu nedenle yanından gitmiştim. Özellikle onu gemiye bindirmek için yardım ettikleri an aklıma gelince daha çok ağladım. Çünkü Erik'in yüzündeki sessiz ifade içten içe haykırıyor gibiydi utancını. Onu böyle görmeye dayanamamıştım.

Ufukta bir kara parçası görürüm umuduyla baksam da amacım acımı hıçkıra hıçkıra ağlayarak yaşamaktı. Erik ağlamayacaktı çünkü. Şimdiden kabuğuna çekilmişti bile. Onu  bu halde görünce ne tepki vereceklerdi acaba? Annem, babam, James, Cecillia, Brayn gözlerimin önüne geliyordu. Bir de Anthony vardı. Beni gerçekten önemseyen ve seven. Peki ya ben? Onu gerçekten seviyor muydum? Ondan hoşlanıyordum ama Erik' e duyduğum hisleri ona karşı yaşamamıştım. Yine hıçkırdım. Erik benimle birlikte olmak isteyecek miydi peki? İstemezse ne yapacaktım? Anthony'le mi evlenecektim? Aklımda başka bir adam varken nasıl onunla birlikte olabilecektim? O an aklıma geldi ve elime baktım. Parmağıma taktığı yüzük yoktu. Patlamanın olduğu gece denizin dibini boylamış olmalıydı. Tıpkı Erik'in kopan bacağı gibi.

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Donde viven las historias. Descúbrelo ahora