Plan

2.6K 174 18
                                    

Chris'in hesapçı bakışları üzerimde gezinirken tedirgin bir halde dudaklarımı kemiriyordum. Neden gelmişti? Daha şafak bile sökmeden odama girme amacı neydi? Tam olarak ne planlıyordu? Bana ne yapacaktı? Sorular beynimde dönüp dolaşıyor, birbiri ardına sıralanmaya devam ediyordu. Rahat gözükmeye çalışarak yerimde doğruldum.

"Ne işin var burada?" dedim güçlü bir sesle konuşmaya çalışarak. Ama başardığım söylenemezdi. Korkumu sezmiş gibi geniş bir sırıtma yayıldı yüzüne. Bir elini ensesine koyarken bakışları hala beni süzüyordu.

"Sıkılmadın mı günlerdir odada kilitli kalmaktan? Biraz hava almaya ne dersin?"

Kaşlarım hayretle havaya kalkarken kollarımı göğsüme bağladım. "Çok düşüncelisin ama teşekkürler. Ben halimden memnunum."

Cevabımla birlikte gözlerini devirdi. "Yanlış cevap prenses." Ardından gözlerini kısarak devam etti. "Reddedilmekten hoşlanmıyorum. Prensip meselesi." diye mırıldandı olağanca ciddiyetiyle. Parmaklarını şıklattığı gibi içeriye üç tane adam girdi. Birisi kapıyı kapatırken iki tanesi çoktan yanıma gelmişti. Çığlık atmak için aralanan dudaklarım bir el tarafından hapsedildi. Chris çabamı takdir eder gibi gülümsedi. Diğer adam hızla kollarımı arkama aldı ve bileklerimi ince bir iple sıkı sıkı bağladı. Acıyla inledim. Ellerime kan gitmediği için çoktan uyuşmaya başlamıştı bile. Ağzımdaki el yerini bir beze bıraktığında uzun bir mendille başımın arkasına bağladılar. Chris öne doğru geldi ve elleriyle vücuduma dokunmaya başladı. Tiksinerek ellerinden kurtulmaya çalıştım ama parmakları boynumdan göğüslerime, oradan belime ve kalçama indi. "Olur olmadık yerlerinize hançer saklama gibi bir huyunuz var prenses, üzgünüm." diye güldü. Elleri kalçalarımı sıktığında öfkeyle hırladım. Tepkime güldü ve bacaklarıma doğru indi. Soğuk elleri geceliğimin altından bacaklarıma dokundu. Baldırlarıma kadar tırmandı dokunuşları. Taciziyle midem bulanmıştı. Pis pis sırıtarak ayağa kalktı.

"Neyse ki hançer yok." dedi keyifle. Sonra bir şey aklına gelmiş gibi kaşlarını havaya kaldırdı. "Ah, doğru ya! Burası odanız da olsa hapistesiniz, üzerinizde silah bulundurma gibi bir şansınız yok. Ne aptalım! Unutmuşum." dedi sahte bir şaşkınlıkla.

Dizimi kırdım ve sertçe bacaklarının arasına vurdum. Yüzündeki pis sırıtış silinip yerine mosmor olmuş acı dolu bir ifade yerleşti. Ağzım bağlı olmasa dakikalarca kahkaha atabilirdim ama içten içe kıkırdamakla yetindim. Önümde iki büklüm oldu ve nefes almaya çalışarak doğruldu. Kendine geldiğinde öyle sert bir tokat attı ki nefesim kesildi. Gözlerim çift görürken adamlardan daha iri olanı beni omzuna attı. Yediğim tokat öyle sertti ki kafamın içinde ziller çalıyordu.

Saraydan çıkarak soğuk geceye karıştık. Belarok'da gündüzler çok sıcak olsa da geceler de bir o kadar serin oluyordu. Üzerimde sadece bebek mavisi, ince geceliğim vardı ve soğuk hava ince kumaşın içinden tenime çarpıyor, bütün duyularımı ayağa kaldırıyordu. Sertçe posta arabasının içine atıldım. Yuvarlanıp yere düşecektim neredeyse ama son andan koltukta doğruldum.

"Beni limanda bekleyin." diye mırıldandığını duydum Chris'in. Çok geçmeden atlar hareketlendi. Araba göründüğünden daha hızlı bir şekilde şafak daha aydınlanmadan yola çıktı.

***

Gözlerimi açtığımda boğucu bir sıcaklıkla çevrelenmiş karanlık bir yerdeydim. Zeminin hafifçe sallanması bir gemide olduğumu anlamama yetmişti. Kollarım arkamdan bir direğe bağlıydı. Şükürler olsun ki bileklerimdeki ölümcül derecede sıkı olan ipi çözmüşlerdi. Hal böyleyken bile bileklerim ince ince sızlıyordu. Gözlerimi kıstım ve karanlıkta bir şeyler sezmeye çalıştım ama başarısızlıkla sonuçlandı. Ben de yapabildiğim tek şeyi yaptım ve sessizliği dinledim. Kalp atışlarım kulaklarımda zonkluyordu resmen ama tepemde hareket edenlerin seslerini de duyabiliyordum. Ayak sesleri sürekli gidip geliyordu.

Asi Prenses | Andarkan Serisi 2Donde viven las historias. Descúbrelo ahora