Sezon 4, Bölüm 2 - İfşa

64 0 1
                                    

Araf, bilinci yarı uyanık, düşünceler içindeyken, odanın karşısında annesi belirir.
Araf: Neden seni gördüğüme şaşırmıyorum?
Rukiye Hanım: Sana hep oğlum gibi baktım.
Araf: Ne tuhaf, bu bir yüzleşme mi?
Rukiye Hanım: Buna bir son vermelisin artık.
Araf: Az kaldı, gitmen gerekiyor.
Rukiye Hanım karanlığa karışır ve Efsun Hanım belirir.
Araf: Keşke beni biraz sevebilseydin.
Efsun Hanım: Bu karanlığın içinde mi? Ne gördüğünü sanıyorsun?
Araf, gülümser : "Haklsın. Sıranı savabilirsin."
Efsun Hanım kaybolur ve Hannas belirir.
Araf: Her şey için çok üzgünüm. Bir oğul, babasının yapamadığını yapmalıydı.
Hannas: Acılarım seni bu hale getirdi. Başarabileceğinden eminim.
Araf: Peki ya Su?
Hannas: Her şey olması gerektiği gibi, üzülme.
Araf, başını eğer. Tekrar kaldırdığında karşısında Adom'u görür.
Adom: Ben daha güçlüsün sanıyordum.
Araf: Kafa karışıklığından ibaretsin. Parazitten farkın yok.
Adom: Buna ben karar vermiyorum. Uçakta ilk kez uçmuş bir çocuğa maketini verdiğinde içine girmek ister. Senin bildiklerin hiçbir şey.
Araf: Ben adım atmayı Su ile öğrendim. Öncesi ve sonrası yoktu benim için. Yeryüzüne ayak bastığımdan beri iyi hiçbir şey olmadı.
Adom: Tanımları karıştıran sendin. Ben üste benzerken sen aşağı çektin. Doktor ne diyor bu duruma?
Adom kaybolur ve Yusuf belirir.
Araf: Başlarda sana ihtiyacım vardı. Ama sonra benliğimden bir şekilde uzaklaştın. Neden yardım etmek yerine burada beni hapsetmek istedin?
Yusuf: Risk almana izin veremezdim. Senin için oluşturduğum bu dünya güvenliydi.
Araf: Hafızamın içinden rastgele kelimeler seçip bunlara duygu yükleyemezsin. Özünü bilmiyorsun.
Yusuf: Ne yani, böyle mi anladın gerçeği?
Araf: Hayır, sandığından daha zekiyim. Farkettim ki bu oyun alanı tam olarak bir çocuğun rahatlıkla parkta oynaması gibi. Fakat ben arzularıma karşı çıktım.
Yusuf: Derin?
Araf: İntihar etmekten farkı yoktu. Ama bunu denemek zorundaydım. Yardımın için teşekkür ederim ama ben oyun oynayacak yaşı geçtim.
Yusuf toz tanelerine döner ve kaybolur.
Karanlığı okşar gibi bir sis belirir ve Sanem Araf'ın önünde diz çöker.
Sanem: Burada hep seninle kalmak isterdim.
Araf: Aklımı başımdan almadığın sürece bir sakıncası yok. Sensiz ilerleyemem.
Sanem: Hep daha fazlasını isteyeceğimi biliyorsun.
Araf: Bu yolda öğreneceğimiz çok şey var.
Sanem: İhtiyacın olduğunda yanında olacağım.
Araf, gözlerini kırparak tebessüm eder ve Sanem gözden kaybolur.

Acının bir rengi, kokusu var mıdır? Hep sahip olmak istediğin bir şeyi elde etsen, yerine getirmen gereken bir amacın için, onu yokedebilir miydin?

Karanlık oda ışıldar ve kan kırmızıyı siyaha boyayan bir renkle Su, Araf'ın karşısında belirir ve onun gözlerinin içine bakarak, ağlamaklı bir tonla: "Neden?"
Araf'ın gözünden bir damla yaş dökülür ve: "Bir anne, bebeğini ilk gün ki gibi her daim sever. Ama bebek büyür ve hayatı öğrenmek zorundadır. Seni hep seveceğim. Beni anlayacaksın."
Su, Araf'ın elini tutmak için yanaşır. Tam elleri kavuşacakken, ışık parlar ve odadaki tüm pislik gözükür. Her şey gün yüzüne çıkmıştır.

Tutku... Herhangi bir açıklamasını yapamadığınız hisleriniz oldu mu?

Derin, Araf'ın karşısında belirir.
Derin: İnsan, arzularına karşı gittiği zaman, bunun nereden geldiğini bilmek ister. Bu basit ama peşini bırakmayan bir histir. Ona doğru yoğunlaştıkça, aslında her şeyin bir hayal olduğunun farkına varırsın. Aradığın cevapları bulacaksın Araf, sen ne sağsın ne de sol. Hep ortadaydın...

Araf, konuşmak ister ama birden tüm ışık kaybolur ve Derin de.
Son bir çabayla sesini duyurmaya çalışır: "Hala orada mısın?"
Kulaklarında çınlayan bir ses: "Her şeyin bittiği o anda..."

Araf, bitkin bir halde odanın kapısını açar ve dışarıya çıkar. Normal bir gün. Güneş, yeryüzünü aydınlatıyor. Kuşlar havada uçuşuyor. Hayvanlar, insanlar her şey olması gerektiği gibi.

Araf, kaç gündür bu evin içindeydi? Bunca yaşadıkları ne anlam ifade ediyor? Acaba bunlar gerçekten yaşandı mı? Yusuf, Su, Derin... gerçekten var mıydılar?

Araf kafasındaki sorularla kaybolmuşken kendisini evine gidiyor olarak bulur. İçinden söylenmeye başlar: "Ben, vardım. Buradaydım, yaşadım. Her şeyi hissettim. Öyleyse neden bu haldeyim?"

Araf, evinin kapısının önüne vardığında, bir süre zili çalmak için tereddüt etse de bu sorularının cevabını alması gerektiğini bildiği için dayanamaz ve zili çalar.
Bir süre bekledikten sonra kapı açılır ve Rukiye Hanım karşıda belirir.
Araf, şaşkın bir ifadeyle donakalır.
Rukiye Hanım: Oğlum ne bakıyorsun öyle girsene içeriye.
Araf, hiç bir şey diyemez ve içeri girip koltuğa oturur.
Rukiye Hanım, karşısına geçer ve: "Ee, söyle bakalım neredesin 1 saattir?"
Araf hala şaşkındır ve eliyle annesinin yüzüne dokunur. Bir hayal mi, yoksa gerçek mi?
Annesinin yüzüne dokunduğu o anda,  gözleri tamamen açılır ve sonsuz bir ışıktan başka hiçbir şey yoktur...

Bu bir son mu?

Fikr-i ÂzapWhere stories live. Discover now