9. BÖLÜM

59.5K 4.6K 1.2K
                                    

"Hoş geldin Düş Gözlü."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

"Kızım?" Babam kapıyı çalıp kafasını dar aralıktan içeri uzattığında neredeyse on beş dakikadır uğraştığım geometri sorusuna içimden ettiğim küfürlere kısa bir ara verdim ama başımı test kitabından ayırmadım.

"Efendim baba?" Bugün evdeydi. İşte çok yorulduğunu biliyordum ama bugün izin aldığı için canım sıkkındı. Başka bir gün alsaydı mesela hepimizin evde olmadığı herhangi günden biri gayet uygundu.

"Kahvaltıya niye gelmiyorsun?" diye sorduğunda iç çekmemek için kendimi zor tuttum. Abimle babam birbirine çok benzerdi. İkisi de mutlu bir aile olduğumuza inanıyordu. Annemin yüzüme bakmadığı; ilgisizlikten, sevgisizlikten gözyaşlarımı pıt pıt akıttığım anları görmezden gelirlerdi. Destek olup annemin adına özür dilerlerdi ama birkaç saat sonra oyuna devam ederlerdi.

Onlara kızamıyordum, bunu yapmalarına ben sebep olmuştum. Kıpkırmızı gözlerimle gülerek umursamaz bir profil çizmiştim. Bunu ara sıra yaşadığımızı düşünmelerini sağlamıştım. 

Evde oldukları zamanlar zaten sınırlıydı. Abim birkaç ayda bir, en fazla iki haftalığına gelirdi. Yaz tatilinin çoğunu çalışarak geçirdiği için o zaman bile yüzünü çok görmezdim. Hoş, buradayken de arkadaşlarıyla planları olurdu. Babam ayda yılda bir izin alırdı ve o günlerde dışarıda olmak için elimden geleni yapardım. Normalde de sabah erkenden gider, sık sık mesaiye kaldığı için geç saatte gelirdi. Odamın kapısını sessizce açar, ders çalıştığımı görünce açtığı kapıyı usul usul kapatıp giderdi.

Keşke şimdi de aynısını yapsaydı...

"Ders çalışıyorum," diye mırıldandım kalemimi hareket ettirirken. Rakamlar yazıyordum ama bunların soruyla ilgisi yoktu, sadece babamın gitmesini istiyordum.

"Ailecek kahvaltı edelim, dersi sonra da çalışırsın." Dişlerimi birbirine bastırdım. Aile kavramlarımız farklıydı. Ona göre biz dört kişilik bir aileydik ama benim için üç kişilikti. Annem, babam, abim ya da ben, babam ve abim... Annemle ben aynı ailede değildik. Hiçbir zaman olamayacaktık.

"Yarın arkadaşlarımla buluşacağım baba. Büyük ihtimalle çalışamayacağım. Bugün açığı kapatmalıyım." Söylediklerim yalan değildi, sofraya gitmeme nedenim de değildi. Bunu çok yapardım, susmak istediğimde ve izin verilmediğinde olayı bambaşka bir yere götürürdüm. Yalan olmazdı ama doğruyu da yansıtmazdı.

"Bırak şimdi çalışmayı, hem Baha da gelecek birazdan," dediğinde şaşırdım. Baha'nın geldiğini bilmiyordum, abimle birlikte gelseydi mutlaka geçtiğimiz birkaç günde görürdüm onu ya da abim laf arasında yolculukta kafasını ne kadar şişirdiğinden bahsederdi. Baha çok konuşurdu, daha doğrusu abimi delirmeye bayılırdı.

"Tamam," diye kabullendim. O buraya geldiğinde odama saklanamazdım. Babamla abim bu kadarına da göz yummazdı. Sorgularken tatsızlık çıkabilirdi.

Sandalyeden kalkıp babamın peşine takıldım. Mutfağa gittik, abim masadakileri tırtıklarken annem sofrayı tamamlamaya çalışıyordu. Sesimi çıkarmadan buzdolabından eksik kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. Annem bir anlığına bana baktığında gerildim ama hiçbir yorum yapmadı.

Annemle sessizliğimiz babamla abimin de susmasına sebep olmuştu. Baha gelene kadar kimse konuşmadı.

Baha gelişini kapı çalışından bile belli etti. Zile bastı, kapıyı ritimle yumrukladı, tekrar zile bastı. Zil susmadan kapıyı açtığımda elinin tekrar gariban kapıyı yumruklamak için havada durduğunu gördüm.

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin