30. BÖLÜM

40.9K 2.9K 574
                                    

Bölümün gecikme sebebini panomda yazmıştım, gördünüz mü? Görmediyseniz açıklayayım: Bir temizlik malzemesine alerjim varmış, bunu bilmeden onu kullandığım için ellerim çok kötü durumdaydı ve hareket ettikçe acıyordu. Çatal, kaşık bile tutamıyordum. O yüzden yazamadım, şimdi daha iyiyim. Hâlâ geçmedi ama acısı o kadar katlanılmaz değil.

"Sadece gülüşünü diğer her şeye tercih edecek kadar büyüdüm."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Kapının açılmasını beklerken gözleri karanlıkta seçebildiği hamaktaydı. Dilek'le o hamakta uyuduğu, sohbet ettiği anlar hatıralarından fırlamıştı. Alperen özlemişti, Dilek'le eskisi gibi olmayı özlemişti.

İlişkileri öyle şaşırtıcı bir şekilde gelişmemişti. Arkadaşlıktan gelmeydi, teklifsiz bir şekilde aşka dönüşmüştü. Alperen'e Dilek'in yanında onu sevdiğini söyleyen bir kız sayesinde olmuştu. Cevabını Dilek'in elini tutarak vermişti. "Özür dilerim ama zaten bir sevgilim var," demişti, Dilek itiraz etmemişti.

Anlaşılması zor bir çift değillerdi, büyük olayları yoktu. Alperen'in kıskançlıkları dışında sıradanlardı ama ikisi de bundan şikâyetçi değildi. Alperen gidene kadar her şey iyiydi.

Gitme nedeni o zamanlar mantıklı gelmişti. Büyüdükçe pişman olsa da iş işten geçmişti. Dilek'le hâlâ bir şansları olduğuna kendini inandırmak istiyordu ama geride bir şeyler kaldığından emin değildi. Veda etmeye gelmesi de doğru değildi ama yıllar sonra ilk defa bu kadar yakınında olmuştu, sessiz sedasız ortadan kaybolmak istemiyordu. Dilek onu kovarsa sesini çıkarmayacaktı. Bir kez sarılmasına izin verirse dünyalar onun olurdu.

Kapı açıldığında nefesini tuttu. Yol boyunca söyleyeceklerini kafasında kurmuştu ve şimdi hepsini unutmuştu. Neyse ki kapıyı açan Dilek değildi, biraz zamanı vardı.

Talha parlak gözlerine kadar sıçrayan bir gülümsemeyle karşıladı onu. Alperen Talha'nın kendisini sevdiğini ve saydığını biliyordu, o da Talha'yı küçük kardeşi olarak görüyordu. Dilek sayesinde tanışmışlardı ama aralarındaki bu bağ Dilek'ten bağımsızdı.

"Dilek evde mi Talha?" diye sordu biraz utana sıkıla. "Habersiz geldim ama..."

"Sorun değil abi, iyi ki geldin. Ablam evde," diyerek Alperen'in içeri girebilmesi için kenara çekildi. "Depresyondayız zaten, evden çıktığımız yok."

Eve girerken "Depresyonda mısınız?" diye sordu. "Neden?"

Talha yavaşça derin bir nefes alıp aynı yavaşlıkla verdi. "Keşke bilsem," dedi biraz fazla dramatik bir şekilde. "Dört beş gündür depresyondayız ama sebebini bilmiyorum. Aklına gelebilecek tüm ağlamaklı filmleri izledik ve izledikçe ağlıyoruz." Duraksadı. "Daha doğrusu ablam ağlıyor."

Hiç inandırıcı gelmemişti ama üstünde durmadı. "Şimdi nerede peki?"

"Odasında," diyerek merdivenlere yöneldiğinde Alperen onu takip etti. "Biraz da orada ağlamak istedi."

Talha'nın abartmadığını o kadar emindi ki! Dilek depresyona girince sınırsız ağlama gücü devreye giriyordu ve uykusunda bile ağlıyordu. Tamam, uykusunda ağlama kısmı abartıydı ama çok az uyuduğu için günün her anını ağlayarak geçirdiğini söylese yalan olmazdı.

Dilek'in ağlamasına dayanamazdı, depresyona girmemesi için elinden geleni yapardı. Yine de bunun önüne asla geçememizdi. Dilek bir çiçeğin solduğunu gördüğünde bile depresyona girerdi.

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin