26. BÖLÜM

43.2K 3.4K 1.2K
                                    

Okuyan kimler kaldı?🐧

"Sadece sana göz dikmemi mi istiyorsun?"

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

Bir şeye alerjimiz olduğunda o şeyi daha fazla istediğimiz doğruydu. Daha çekici gelirdi, uzak durmamız gerekirdi, uzak durdukça acı çekerdik. Uzak durmadığımızda da acı çekerdik.

Arşın'a alerjim olduğunu bana düşündüren şey de buydu. Yanımda olmasını istiyordum ama yanımda olmasına da dayanamıyordum. Nefesimi kesiyor, kalbimi hızlandırıyor ve hasta hissetmeme sebep oluyordu. Aslında hiç olmadığım kadar canlı olmak gibiydi ama hasta da hissettiriyordu.

"Ehliyetin var mı?" Soruyu sorarken gök mavisi gözlerini bana çevirdi, ben karşımdaki dinozor heykelinin kir dolmuş gözlerine dalmıştım. Onun gözleri daha bakılasıydı da ben fazla utangaçtım.

Hücrelerim çığlık atıyordu. O huysuz çocuk bağırmasaydı seni öpecekti! Dudaktan, bildiğimiz dudaktan!

Üstünden on dakika ya geçmiş ya geçmemişti, kıpkırmızı bir şekilde koşup bu banka oturmuştum. Arşın öyle hemen gelmemişti; bana sindirmem için süre vermiş, bu sırada da tek dizinin üstüne çöküp ufak çocukla konuşmuştu. Uzaktan onları seyretmiştim. Onunla öyle tatlı ilgilenmişti ki bu hâlleri yaptıkları kadar nefesimi kesmişti.

Banka oturduğunda belime sarılmıştı ve bu soruyu sorana kadar o da karşıdaki dinozorla ilgilenmişti. Şimdi bana bakıyor, ona bakmamı istiyordu.

"Yok," diye cevap verdim kısaca. Biraz daha sessiz kalabileceğimizi umuyordum.

"Neden yok?" diye sorarak isteğimi bilmeyerek reddetti. Ona söyleseydim susardık ama galiba içten içe susmak da istemiyordum. Ne konuşmak ne susmak... Ben hiçbir şey yapmak istemiyordum sanırım.

"Çünkü neden olsun?" dedim bıkkınlıkla. "Alıp da ne yapacağım?"

"Araba sürmeyi de mi bilmiyorsun şimdi?" Bu çok imkânsızmış gibi söylenmişti. Evet, on dokuz yaşında olan herkes araba sürmeyi bilmeliydi. Ehliyeti de olmalıydı, olmayanlar büyük terbiyesizdi.

"Bilmiyorum," dedim ve sonunda pes edip ona baktım. Sadece birkaç cümlede pes etmiştim, sıfır irade! "Bilip ne yapacağım?"

"Araba sürersin meselâ?"

Araba sürmeyi bilip de sürmeyen atsın kendini bir yerlerden.

"Hangi arabayı?" derken güldüm hafifçe. Ne saçma bir muhabbetti! "Arşın şu an kendime araba alamam, sürmeyi öğrenmemin bir mantığı yok. Unuturum ileride."

"Araba sürmek bir refleks..." diye başladığında kaşlarımı kaldırdım. "Bunu tabii ki biliyorsun," diye devam etti burnumu iki parmağının arasına sıkıştırarak. Diğer eli belimin kenarını sıkıca tutmakla meşguldü. Eline vurup burnumu kıskacından kurtardım.

"Neden durduk yere bu konuyu açtın?"

"Çünkü yapacak bir şeyler bulmalıyız. Sen hayallerinize zaten çok yakınsın, birlikteyken ders çalışmaktan daha eğlenceli şeyler yapmalıyız." Saçımın bir tutamını kulağımın arkasına sıkıştırırken gözleri gözlerimi terk etti, saçlarıma dokundu o yumuşak bakışları ve yavaşça iç çekti. "Zaten kendini bana kaptıracak kadar aptal değilsin, yine istersen öyle yaparız ama hep olmasın."

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin