42. BÖLÜM

30K 2.6K 1.1K
                                    

3 Aralık Dünya Engelliler Günü...

Böyle bir günde biraz onların yaşadıklarına da değinmek istedim. Bölümün başında bir sohbet dönüyor. Baha'nın anlattığı son olay da bana direkt bir avukat tarafından anlatıldı. Çalıştığı kuruma gelen bir dava, sonuç da Baha'nın söylediği gibi olmuş. Dünya çok acımasız.

"Parmağındaki yüzüğe bakmadan Yüsra'ya sinirleniyor."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

"Sonra elini uzatıp adının Eren Görgü olduğunu söyledi," diyerek başını iki yana salladı Baha. Gözleri konuşmanın başından beri kocamandı. "Resmen şimdiye kadar yaşadığım en büyük şoku yaşadım."

Hikâyenin neredeyse sonuna geldiğimizi hissettiğim için rahatlayarak derin bir nefes aldım. Elimdeki kalemin arkasıyla kafamı kaşırken "Neden gittiğini anlattı mı?" diye sordum tekrar. Bu soruyu kaç defa sormuştum acaba?

Baha kapıdan içeri girer girmez Eren Görgü'nün kadın olduğunu haykırmış ve baştan başlayarak kafasından geçen düşüncelere kadar anlatmıştı abimle bana. Salonda aşağı yukarı yürürken ellerini kollarını sallaya sallaya anlattığı olayın en merak ettiğim kısmına gelmesi için ısrarla sormuştum ama duymamıştı. Duymamış gibi yapmamıştı, gerçekten duymamıştı. Kendine kendine şaşırmakla meşguldü.

"Duruşması varmış," dedi nihayet. "Erdal amcaya ulaşmak için uğraşmış, seni de aramış ama cevap vermemişsin."

"Ben mi?"

"Sen, hastane kayıtlarından ulaşmış numarana." Başımı döndürmeyi bırakıp durdu ve gözleri kısıldı. "Aramadı mı? Yalan mı söyledi?"

"Yüsra tanımadığı numaraya cevap vermez," dedi abim bir çileği yemem için bana uzatırken. Kahvaltıda tabağımı doldurduğu yetmemişti, masayı birlikte topladıktan sonra markete gitmiş ve bulduğu her şeyi eve taşımıştı. Meyveleri küçük bir çay tepsisine yığmış, salondaki yemek masasında uslu uslu ders çalışmaya başlayan bana yedirmeye başlamıştı. Bana kilo aldırmaktaki kararına saygı duyuyordum ama olmuyordu. Midem isyan ediyordu, bu kadar yemeye alışık değildi. Tabağıma koyduklarını kaşla göz arasında başka tabaklara atabilmiştim ama ağzımın dibine getirdiği meyveler için bunu yapamıyordum.

"Abi çok yedim." Bir yandan bileğini tutup, elini uzaklaştırırken bir yandan da kafamı geriye çektim. "Karnım ağrıyor artık."

"Kuş kadar yedin," diye karşı çıktı.

"Kuş kadar çünkü," diyerek bana destek oldu Baha. "Kusacak kız, biraz nefes aldır."

"Tamam, bu son." Pes etmiyordu. Bıkkınlıkla razı olup ağzımı açtım. Çileği vakit kaybetmeden ağzıma sıkıştırdığında somurta somurta çiğnedim. "Duruşma neymiş?" dedi abim benim acizliğime kısaca bakıp Baha'ya dönerken.

"Söylemedi ama araştırdım. Özel bir kız öğrenci yurdu fuhuş için kullanılıyormuş," diyerek suratını buruşturdu. "Reşit olmayan kızlar da varmış işin içinde."

Abimin okkalı bir küfür savurduğunda lokmamı bitirmiştim çok şükür, boğulma tehlikesi yaşamadım. "Böylelerini bir yere kapatıp karınlarını doyurmadan önce temiz bir dövmek lazım," dediğinde Baha onu onayladı. "Aslında dinlenip dinlenip dövülmeliler, onlara neden iyilik yapıyoruz?"

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin