"Şeytan bana ne diyor biliyor musun Düş Gözlü? Öp şu kızı."
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
"Bakmıyorum."
"Bakıyorsun."
"Bakmıyorum, hem sen bana bakmıyorsun. Nasıl baktığımı anlıyorsun?"
"Peki bana bakmadan, sana bakıp bakmadığımı nasıl gördün?" diye sorup başımı bir anlık cesaretle kaldırdığımda gözleri şaşkınlıkla açıldı. Yüzünü tabağına doğru eğmesi gerekirken tabağın içine soktu, kalakaldım.
Birkaç saniyelik duraksamanın ardından başını tabaktan kaldırdığında makarnanın sosunun burnuna, yanaklarına, alnına, kirpiklerine, kısacası yüzünün her yerine bulaştığını gördüm. Ağzım açıldı ve sonra kahkaha atıyordum.
Onunla göz göze geldiğimizde sırıtıp göz kırpan çocuk neredeydi?
"Gülme," diye homurdandı dümdüz bir sesle. Arkaya yaslanıp gözlerimi açık tutmaya çalışırken gülmeye devam ettim. Ellerimi karnıma yasladığım sırada sandalyeden düşecek gibi oldum ama bu, gülüşümü durdurmaya yetmedi. "Gülme," dediğini duydum tekrardan.
"Gülmüyorum," dedim hâlâ gülerken.
Bilerek yapıp yapmadığını bilmiyordum ama gerginliğin üstüne iyi gelmişti.
Arşın'ın dinlediğini fark ettiğimde yatın ucuna koşup denize atlamaya çalışmıştım, zavallı çocuk beni durdurmak için konuyu açmayacağını, hatta bana ben istemediğim sürece bakmayacağını da söylemişti. Başını yana çevirmiş, elini tedirginlikle bana uzatmış hâline kıyamayıp işime gelen anlaşmayı kabul etmiştim. Yattan içeriye girip makarna hazırlamaya başlamıştık. Daha doğrusu ben hazırlarken o yanımda durup tencerenin içine bakmıştı, piştikten sonra da masayı hazırlamıştı.
Söylediğine göre geri gelmesinin sebebi yemek yapmayı bilmediğindenmiş, birkaç yemek denemesi varmış. Onları da etrafı batırdığı için Nisan yarıda kesmiş.
Yani suçlu Nisan'dı.
Bunu ona söylediğimi, onun da kirpiklerini ağır ağır kırpıp beni dinlediğini düşündüğümde gülüşüm şiddetlendi. Daha ne kadar olabilirse işte!
"Gülme yoksa öperim."
Hı?
Tükürüğüm boğazıma kaçtı, deli gibi öksürmeye başladım. Bu sefer de öne doğru eğilip boğazımı tuttum ve bir peçeteye uzandım, gözlerim daha çok yaşardı. "Öldüreceksin kendini," diye kızdı Arşın az önce tekrar oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma gelirken. "Bari sana doymama izin verseydin."
Yemek miydim ben?
Eli sırtıma dokundu, diğer eli bana su uzatıyordu. "Sırtına vuracağım da küçücük," dedi kendi kendine. "Elimin ayarını tutturamazsam iç organları dışarı fırlar. Tabii varsa..."
Ben de insandım en son baktığımda. İç organlarımın olmadığını mı düşünüyordu? Yok artık!
Zorlukla öksürüğümü durdurup bardağı elinden aldım, bir yudum içip başımı kaldırarak ona baktım. Gözlerinin içi parlıyordu. "İyi oldun," dedi yaklaşık bir saattir bakmadığı yüzüme bakarken.
Kaşlarımı çattım. "Sen kimi öpüyorsun?"
Elimdeki bardağı yavaşça alıp masanın üstüne bıraktı ve "Hiç," dedi haylazca göz kırparken. "Bana alerjisi olan bir kız varmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOY HIRSIZI
Humor"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var." Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsra'ya karşı içten içe bir ilgi besler. Ufak, sevimli bir buzdolabı poşetine benzettiği kızı görmek iç...