17. BÖLÜM

50.6K 3.9K 936
                                    

"Nefes al Düş Gözlü."

▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬

"Bak şimdi, üç diyince hep beraber inanıyoruz," dedi Arşın keyifle ve kocaman elini kaldırıp parmaklarını da işin içine katarak saymaya başladı. "Bir, iki ve üç! İnandık mı? İnandık. Hadi konuyu kapat kalbini seveyim, tam da Mol çözecektim."

"Gıcıklık yapma," diyerek çatılı kaşlarımı birbirine girmemesini umut ederek daha çok çattım.

Rezilliği ortadan kaldırmak için çok dil dökmüştüm ama inanmıyordu. Benimle dalga geçiyordu hergele!

Başını test kitabına eğdiğinde kitabı önünden çektim, elinde kalemiyle kalakaldı. "Çözme," diye homurdandım. "Yeter bu kadar."

"Haksızlık bu," dedi kitaba gözlerini dikerek. "Burada sorularını hakkıyla çözecek biri olan ben varım ama sahibin seni bana vermiyor." Kitapla konuşuyordu. Cidden...

Kendi önümdeki kitabı da kapatarak ikisini de çantama attım. Hâlâ Arşın'ın elinde duran kalemi aldım ve diğer şeyleri de toplayıp çantama attığımda gitmek için hazırdım.

Zaten üç saattir falan çalışıyorduk. Ben her yarım saatte bir kendimi ifade etmek için konuşarak dikkatimizi dağıtmıştım ama sonuç olarak çalışmıştık. Geri kalanları da evde hallederdim. Hemen şu ortamdan uzaklaşmak istiyordum.

Ayağa kalktığımda Arşın da benimle birlikte kalktı. "Ne oldu ki şimdi?" dedi tedirginlikle. "Niye toplandın sen?"

"Gideceğim çünkü."

Gök mavisi gözleri telaşla yüzümde gezindiğinde kaşlarım düzeldi. "Gitmesene," dedi Arşın beni gerçekten şaşkınlığa uğratacak kadar büyük bir endişeyle. "Olay yüzündense unutacağım ve asla bu konuyla ilgili konuşmayacağım ama günü bitirelim."

"Yaaa,"diye çığlık atarak yanaklarına yapışma isteğinin gitmesi için büyük bir çaba harcadım.

"Konuşmasan ne olur? İnanmıyorsun bana," dedim olayı yokuşa sürerek. Aslında ben de bunu yapmak istiyordum. Ona öğlen yemeği ısmarlayabilirdim. Sonra da biraz yürüyüş yapabilirdik ya da belki sinemaya falan giderdik. Vizyondaki filmlerden pek haberim yoktu ama daha günün yarısını bitireli iki saat falan olmuştu. Zaman geçirmek için güzel bir tercihti.

Yüzünü yüzümle aynı hizaya getirecek kadar eğildi. Hâlâ gözlüğümü takıyordu. "Sen söylediklerine inanıyor musun?" diye sordu yavaşça.

Şöyle gözlerini üstüme diktiğinde tüm direncim kırılıyordu. "Hayır," dedim bu durumdan rahatsız olarak. Masanın arkasından çıkıp yürümeye başladım ve arkamı dönmeden konuştum: "Öğle yemeğini ben ısmarlıyorum."

"Bu battaniye de nereden çıktı?" diye sordum şaşkınlıkla. Arşın omuzlarıma bıraktığı battaniyeyi bedenime sıkı sıkı sardı ve yanıma oturdu.

"Çok çabuk hasta oluyorum," dedi surat asarak. Bana yine beni korkutacak kadar güzel baktı. "Bank soğuk değil mi? İstersen battaniyeyi altına da al, hasta olma."

Gözlerimi devirdim ve battaniyeyi üstümden alıp ona uzattım. "Ben senin aksine çok çabuk hasta olmam, o yüzden bunu sen alsan daha iyi."

BOY HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin