15) Veda Günü

234 18 8
                                    

Ertesi gün;

Sabah durgun geçen kahvaltımızdan sonra, babam Mehmet'in babasını arayıp işin bozulduğunu evliliğin olmayacağını söylemişti. Sebep olarak da, benim Malezya'ya iş için temelli olarak gideceğimi söylemişti. Konu tamamen kapanmıştı. Karşı tarafa sunduğu sebep biraz doğru, biraz da yalandı, ama bunun sorumlusu ben değildim...

Akşam yatarken Fahri ve Warda' nın söylediklerini iyice düşünmüş yaptığımın doğru bir karar olduğuna kendimi inandırmıştım artık. Verdiğim bu karardan ötürü artık pisman olmak istemiyordum.

Babamın konuşması özür dilemeyle bitmişti. Karşı taraf haklı olarak biraz kızsa da artık, Warda'm ve Fahri sayesinde bu işten tam anlamıyla kurtulmuştum...

Fahri'nin görevi bu kadardı, işin zor kısmı yine bana kalıyordu. Fahri ile yalnız kaldıkça, Malezya'ya gittiğimizde olacakları, düğünümüzü, nasıl davranmamız gerektiğine dair tüm detayları konuşuyorduk. Ailesi, akrabaları, şirketteki üst düzey kişiler ve diğer yakınlarından dikkatli davranmam gereken çoğu kişiyi resimleriyle tanıtıyordu. Hepsini tek seferde ezberlemem mümkün değildi. Bu işin düşündüğümden de zor ve yorucu olacağı daha şimdiden belliydi.

Sabah 10 gibi Fahri' yi hem biraz gezdiririm hem de çıkmışken müdürümüzle konuşurum diyerek evden birlikte çıkmıştık.

Şirkete gitmeden Fahri'yi dışarda bir cafe de bırakmış sonra da işe yalnız gitmiştim.

Ali bey ile anlaştığımız gibi müdürle konuşmaya birlikte gitmiştik. Müdürümüz haklı olarak sinirlenmişti. Ama Ali bey araya girerek ortamı yumuşatmış, sürekli orada birisi olursa buradan birisi gitmek zorunda kalmaz diyerek, bunun şirket için iyi olacağını söyleyip bir şekilde müdürümüzü ikna etmişti. Müdürden çalışmam da hiç bir aksama olmayacağı konusunda kesin emir almıştım. Hiç sorun değildi. Yeter ki başka sorun çıkmasın. Yeter ki işimle bağım kopmasındı... Artık her şeye kabüldüm...

Müdürün yanından çıktıktan sonra Ali bey ve diğer iş arkadaşlarımla helalleşip vedalaşmış, evleneceğim için gelen bolca tebriği aldıktan sonra oradaki eşyalarımı toplamıştım. İşim tamamen bittikten sonra hızla Fahri'yi cafe den alıp birlikte Eminönü, Ayasofya camisi, Sultanahmet camisi, kapalı çarşı ve Galata kulesine götürmüştüm. Buraya kadar gelmişken en azından buraları görmeden dönsün istememiştim.

Çarşıya çıkmışken hem kendim için hem de Warda ve ailesi için Türk kahvesi, lokum, orada en çok özleyeceğim şeylerin başında gelen yemek yaprak sarması için bolca salamura üzüm yaprağı, baharatları, salçası ve hediyelik bir şeyler almıştım. Fahri'de buradan hatıra olarak kendisine, ablasına eniştesine ve yeğenlerine hediyelik bir şeyler almıştı. Hazır çarşıdayken büyük bir valiz alıp tüm aldıklarımızı da bu valize yerleştirmiştik.


Akşam 7 gibi eve gelmiş, akşam yemeğimizi yedikten sonra odama geçip 2 büyük valize sabah ayırdığım giysilerimi yerleştirmiştim. Doğup büyüdüğüm evden, odamdan temelli olarak ayrılıyor olmak yaralarımı iyice deşiyordu. Her dokunduğum yerde, anılarım eşlik etmişti valizlerimi doldururken. 3 koca valizle buradan ayrılıyordum. Geriye tek bir özel eşyamı bile bırakmamıştım. Bu evden bir daha dönmemek üzere gidiyordum. Doğup büyüdüğüm bu odaya, her bir köşesinde anılarımın olduğu bu odaya bu eve veda ediyor olmak çok zordu....



Uçağın kalkmasına 1.30 saat kala, hızla duş aldıktan sonra hızlıca giyinip hazırlanmıştık...

Vedalaşma saatimiz geldiğinde herkesle ağlamalı ve buruk bir şekilde vedalaşmış, olanlardan dolayı zor da olsa helalleşmiştik. Hepsi havaalanına kadar yorulmasın diye taksiye binip havaalanına Fahri ile yalnız gitmiştik... Yine de onlara gelmeyin desem de, gelip son kez beni yolcu etmelerini isterdim...


Uçakta biletlerimiz son dk alındığı için Fahri ve benim yerlerimiz ayrı ayrı yerlerdeydi...

Yine kötü anılarla buradan ayrılıyordum. Aklımdan kolayca silinmeyecek şeylerle gidiyordum İstanbul'dan. Tamir olmaya gelmişken, kırıklarımın üstüne kırıklar ekleyerek gidiyordum. Bir daha gelir miydim bilmiyordum. Şuan bu benim isteyeceğim en son şeydi. Soğumuştum her şeyden...

Yorucu bir yolculuğun yarısında 1.30 saatlik bir bekleyişten sonra Dubai'de aktarma yaparak yolculuğumuza tekrardan devam etmiştik.

Ön tarafa doğru gidip koltuğuma oturduğum sırada, aktarma da yan koltuğa oturan kişinin yüzüme baktığını farketmiştim. Ama bakmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bir türlü bitirmek nasip olmayan kitabımı tekrardan elime almış sessizce huzurluca Kuala Lumpur'a ulaşmak istiyordum. Bir an önce Warda'ya sıkıca sarılıp kaç gündür içimde biriktirdiklerimi ağlayıp dökmek istiyordum...

Kitabımı elime almış okumaya çalışıyordum. Ama bir türlü adapte olamıyordum. Yan taraftan gelen sesle o tarafa yüzümü dönmüştüm...

-Eylül! gelen ses yabancı değildi, tanıdıktı. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde gördüğüm kişi " Akif 'den başkası değildi. Yine bir şekilde karşılaşmıştık. Şaşkın bir yüz ifadesiyle;

+Akif. demiştim tebessüm ederken.

-Yeniden karşılaştık. Bir daha görüşemeyeceğimizi zannediyordum. demişti

+Evet. Bende öyle zannediyordum.

-Nasılsın? Projemiz için mi geliyorsun?

+İdare eder, sen nasılsın? Evet hem işimiz için, hem de başka şeyler var. Temelli Malezya'dayım artık. diyip fazla detaylara girmemiştim.

-Aa gerçekten mi çok sevindim buna.

+Sağol.  Sen nasılsın? diyerek arada kaynayan soruyu yineleyip, konuyu başka yere çekmiştim.

-Ben de iyiyim. Dubai'de açtığımız yeni şirketin hazırlıklarına bakmak için gitmiştim.

+anladım. demiştim.

Onunla kısa da olsa konuşmak iyi gelmişti. Tıpkı Warda ile konuşmuşum gibi rahatlamıştım. Ara sıra aramızda geçen kısa sohbetlerden sonra ikram edilen yemeklerden yiyip yorgunluğuma daha fazla dayanamayıp uykuya dalmıştım. Yolculuğunuzun bitmesine 3 saat daha vardı. En azından 3 saat de olsa uyuyup dinlenebilirdim.

~~~~~~~~~~

Koluma dürtülmesiyle uykumdan uyanmıştım. Uyandıran kişi Akif 'ti. Ne oldu der gibi yüzüne baktığımda, Malezya'ya vardığımızı söylemişti. O çoktan ayaklanmış üst rafa koyduğu çantalarını alıyordu...

+uyandırdığın için teşekkür ediyorum. Nasıl uyumuşum böyle.
diye kendi kendime konuşurken kıvrıldığım koltuktan doğrulup oturmuştum.
Arka taraftan başka biri daha omzuma dokunmuştu,

×Eylül nerede kaldın hadi inelim... diye söyleyip elini çekmişti. Bu Fahri'nin sesiydi. Arkama dönüp ''tamam hemen kalkıyorum'' diyerek yerimden kalkmıştım.

O sırada Akif bir yandan eşyalarını alırken diğer yandan da göz ucuyla bana ve Fahri'ye bakıyordu. Kısa bir sessizliğin ardından Akif,
koltuğun kenarında kalan bordo çantam ve kitabımı işaret ederek "onları yine unutma" demişti gülümseyerek. Onunla tanışmamızı sağlayan o bordo çantayla anımızı hatırlayarak, ona aynı şekilde gülümsemiştim.

+unutmam teşekkür ederim Akif. derken, bu sefer şaşkınca bir bana bir Akif' e bakan kişi Fahri'ydi. Uçaktan inip hava alanının iç kısmına doğru ilerlerken ikisini de detaylara inmeden kısa ve öz bir şekilde sadece isimleriyle tanıştırmıştım.... İkisi de beklediği cevabı alamamış gibiydi. Ama şuan bunlara kafa yoracak halde değildim. Vakti gelince zaten her şey anlaşılacaktı...





~~~~~~~~~~ bölüm sonu ~~~~~~~~~

Bölümü beğendiyseniz oylamayı ve iyi kötü yorum bırakmayı unutmayın. Desteklerinizi bekliyor ve şimdiden teşekkür ediyorum. 🌸🌸

AŞK / Hayallerin Ötesinde Where stories live. Discover now