MHRMH | 27

342 79 2
                                    

27.BÖLÜM

Multimedya: POTASYUM TEMSİLİ

Şarkı: Melek Musso -Keklik Gibi

Yayınlanma Tarihi. 27.07.2019.

DİPNOT 1:Biliyorum bekliyorsunuz,geç geliyor bölümler ama inanın elimde olan bir şey değil. Kullanmış olduğum tüm bilgisayarlar bozuk. Hepsini yapmaya düzeltmeye çalıştıkça sanırım daha çok bozuluyor. Bu bölümü de yazıp yayınladım güç bela, bölümler aksasa da bil yolunu bulup bölüm atacağım. 

DİPNOT 2:Lütfen yıldızı doldurup bölüm hakkınızda ki düşünceleri bırakmadan geçmeyin,sizleri seviyorum Mihrimah'lar.

DİPNOT 3: Bu bölümde yazım yanlışları çok olabilir lütfen yorumlarda belirtin,hızlı yazmaktan bozuk bilgisayar yüzünden zar zor yazabiliyorum. Kusura Bakmayın...

- - - 

kısa bir hatırlatma;

Gazeteci çocuk konuşmaya devam ederken dışarıya çıkarmaya devam ettiler karakoldakiler. Ayağa kalkıp gidecekken Çağlar kolumdan tuttu.

"Kırmızı, sakın."

"Bırak rahatlasın,"kafası ile izin verirken Batuhan'a minnet dolu bakışlarımı göndermekle yetindim.Topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesin verdiği öz güvenle ilerlerken durmak zorunda kaldım. Öylece durdum. Kapalı olan karakolun kapıları sonuna kadar açılmış da, tüm o soğukluk sıcaklık olmuş gibiydi.

"Mahperi ÖLMEMİŞ! YAŞIYOR! YAŞIYOR!"

"TEYZENİZ YAŞIYOR!"dudaklarım aralandı ilk önce,duyduklarım gerçek değilse, gerçek olamayacak kadar gerçekti.

Gerçekti.

Benim teyzem yaşıyordu. 

- - - -

Kevser Çamoğlun'dan devam...

Damarlarımdan akan kan bile ağlıyordu. Bu sefer ki göz yaşlarım hüzünden değil, şaşkınlık mutlulukla harmanlanmış sevinçti. Ağrıyan kalbimin titremesiydi. Hıçkırık yoktu dudaklarımın arasında, sadece saf göz yaşıydı. 

"Bahadır Ağabey,kesin yaşayacak adı altında bir ümit yaratmayın kendinize, daha kesin bir sonuç yok." diye uyarsa da Alper babamı, babamın gözlerinde kendi hissettiğim duyguları hissetmiştim. Babam bana bakarken konuştu, "Bir umut var en azından," gülümsedi yavaşça. Babamla aramızda olan mesafe git gide kapanırken onunla olan aramızda ki kırgınlık hala devam ediyordu benim için. Alper'e diktim gözlerimi. Kırmızı olan gözleri ne kadar ben de sormak için merak uyandırsa da, konumuz şuan da, Teyzemdi.

"Nasıl kesin bir sonuç yok?" öfkeyle dolacak olan sesim sorumla birleşirken Alper'in kırmızı gözleri beni buldu. "Şöyle ki, otopsiden sonra nabzının attığı tespit edilmiş. Direkt olarak da en yakın hastane olan Gürün Hastanesine götürüldü. Tekrar rahatsızlanma gibi bir durumu da var şuan da." kaşlarım çatılırken huzursuzca ayaklarımı hareket ettirdim.

"Tekrar... Ölebilir mi?" 

Furkan'ın sorusu askıda kalırken Alper sadece dudaklarını yalamakla yetindi. "Cevap versene!" bir anda yükselen sesimle etraftakiler de en az ailem kadar şaşırırken, Alper kelini kaşıdı, "Ölebilir." diyebildi. 

Kaşlarım çatık bir halde hala ona bakarken konuşmak için dudaklarımı araladım ama burada vakit kaybetmenin ne bana,ne de teyzeme iyi geleceğini düşünerek Furkan'a döndüm, "Anahtarımı ver." soğuk havadan bile daha soğuk sesime karşı bakmakla yetindi.Kesin bir vurgu yaparak,"Eğer anahtarımı vermezsen, tam şuan çenen gibi gözün de moraracak!" diyebilmiştim. Anahtar avuçlarımın üzerine bırakılırken omuz silkti, "Gözümü morartacağın için değil, anahtarın sahibi sen olduğun için veriyorum,unutma." dedi. 

MİHRİMAH | FERFECİRWhere stories live. Discover now