Bölüm 4:Bellatrix

674 66 67
                                    

Bellatrix : İkizler burçlu bir yıldızdır. Mars ve Merkür karakterlidir. Çıkar amaçlı evliliği, sürekli olmayan ünü simgeler. (Hadi bana burçlarınız söyleyinn. Boşa gitmesin buraya yazdığım yıldız isimleri ♥)

Playlist: If I Can't  Have You - Shawn Mendes ♥

Sinirimi bastırmak adına bir derin nefes daha aldım. Elimdeki tepsiyi düşürmemek için verdiğim uğraşlarımı bir kenara bırakmış ve tepsiyi tekmeleme isteğimi bastırmıştım.

Kırmızı halılı koridorlarda sert adımlarla ilerlerken tepsideki demlik biraz kaymış ve birkaç damla çay tepsiye dökülmüştü.

Kirli tepsiyi umursamadan muhafızların açtığı kapıdan içeri geçtim. Masaya sert bir şekilde tepsiyi koyduğumda yorgun zümrütleri beni karşılamıştı.

''Al, iç.'' Sert sözlerime kaşlarını çatarken gözündeki kemik gözlüğü çıkarıp kenara koydu ve kirli tepsiye baktı.

''Getirirken dökmeseydin içebilirdim Heartfilia.'' Yükümü sağ ayağıma topladım ve kollarımı sinirle göğsümde birleştirdim.

''Bu hazırladığım 4. Çay. Neden hepsini geri çevirdin? Birde benim getirmem gerekiyormuş .Hizmetçin miyim ben senin?''

Sinirli sözlerime hafifçe gülsede suratını hızla toparlamıştı.

''Tebrikler Heartfilia. Seni özel şifacım olarak atadım. '' Samimi olmayan gülümsemesi yüzüne yayılırken sinirle oflamıştım.

'' Şimdi neden prensine güzel bir fincan çay doldurmuyorsun?''

Sinirle gözlerimi devirmiştim. ''Elin var değil mi? Kendin doldurabilirsin.'' Sert sözlerimi umursamadan eklemişti.

''Kapıdaki muhafızlara bana karşı geldiğini söylemeliyim belkide.''

Sinirle fincana çayı doldururken gülüşü kulaklarıma ulaşmıştı. Fincanı önüne uzattığımda kırmızı renkli koltuğundan ayaklanmış ve yanıma gelmişti yavaş adımlarla.

Büyük cüssesi tam karşımda dururken elindeki fincanı bana uzatmıştı.

Anlamayan gözlerle ona baktığımda gözlerini devirip fincanı elime tutuşturmuştu. ''Beni zehirleme olasılığına karşı bir önlem sadece.''

Elimdeki fincandan bir yudum aldığımda gülümsemiş ve fincanı geri almıştı parmaklarının arasına.

''Az önce ben içtim o fincandan biliyorsun değil mi?'' Sözlerimi umursamadan geçiştirmiş ve masasına geçmişti.

Önündeki kağıtları bir bir karıştırırken eline aldığı kalemi mürekkebe batırıp birkaç harf eklemişti saman rengi kağıda. El yazsının iğrençliği karşışında gözlerimi kırprıştırmıştım. Bunu okuyablien var mıydı gerçekten.

Mavi mürekkep saman rengi kağıtta yavaş yavaş yayılırken kendimi onu izlemekten alıkoyamamıştım. Kağıtta mavi mürekkepten farklı bir renk daha ortaya çıktığında kaşlarımı çattım.

Kanayan burnunu tek eliyle sildikten sonra kağıda çevirmişti gözlerini yeniden. Çatık kaşlarımla birkaç adım atmıştım yanına doğru. Evet ondan hoşnut değildim. Özellikle de bir haftadır bana verdiği saçma sapan emirlerden.

Ama bir doktordum ve yemin etmiştim. Tüm hastalarıma bakmam konusunda. Hafifçe eğilip çenesini kavradığımda zorlamamış ve kağıtlardan kaldırmıştı başını. Önüne yavaşça çöktüğümde şaşırsada ses çıkarmamıştı.

Cebimdeki mendili çıkarıp burnuna tuttuğumda kafasını hafifçe öne eğmiştim. Kendimden beklemediğim bir düzeyde yumuşak çıkan sesimle ekledim. ''Kendine fazla yükleniyorsun.''

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now