Bölüm 28: Solis

478 37 230
                                    

Solis: Latince, Güneş.

Playlist: Hall of Fame- The Script

Sınava girenlere bol bol başarı diliyorum buradann. Umarım güzel geçmiştir. Ꮚ˘ ꈊ ˘ Ꮚ

Sunny keyifli okumalar dilerrr ฅ^•ﻌ•^ฅ

Gecenin ayazı işlerken ruhumun derinliklerine, kollarımı bedenime sıkıca sarmış ve biraz olsun korumuştum bedenimi. Gökte asılı kalmış bütün o toz zerrecikleri birbirleri ile adete bir yarışa girmiş hangisinin daha çok parladığına kanaat getirememişlerdi. Oysa bilmiyorlardı ki. Onları izleyen varsa parlaktı onlar. İçlerinden birini seçip 'benim' dediğim her bir an daha da parlaklaşıyordu toz zerresi.

O da öyleydi işte benim gözümde. Diğerlerinin sıradan olarak nitelendirebileceği gözleri gözlerime dokunduğunda zaman durur, o uçsuz bucaksız yeşilin içerisinde kaybolurdum. Ay ışığının yansıdığı uzun ve kıvrımlı kirpikleri belirgin elmacık kemiklerinin üzerine düşürdüğünde gölgelerini, teker teker saymak isterdim onları. Parmaklarım durmaz dokunmak isterdi yara izinin bile güzel kıldığı buğday teninde. Öyle imkansızdık ki...

Ama karşıma geçip de dudakları arasından ismimi sayıkladığı her bir saniye bu aşkı imkanlı kılıyordu. Öyle ki kulaklarım ondan gelecek tek bir sözü açlıkla bekliyor o ne derse saniyesinde kabulleniyordu.

Özgürlüğe ulaşmak için koştuğum ve kendimi yaraladığım yüzlerce günün, onlarca yılın ardından tek bir adam karşımda durup 'Stella' dediğinde özgürlük uğrunda her şeyini heba eden yüreğim onun ellerine bırakıyordu kendini. Kızgındım ya bu yüzden kendime. Yine de kızgınlığım gözleri gözlerime değene kadardı. Sonrasında sessizce izlemeye dalıyordum hayran olduğum o zümrütleri.

Parmaklarım kollarımı sıvazlarken omuzlarımdan aşağı bırakılan ceket ile irkilmiş ve yanımda beliren bedene çevirmiştim gözlerimi. Ay ışığını yansıtan gözleri gökte asılı kalmış yıldızları seyrediyordu.

''Geceler serin. Üşütme.'' Sessiz mırıltısı kulaklarıma dolduğunda küçük bir mırıltı çıkmıştı dudaklarım arasından.

Gözlerim yüzünün her bir zerresinde konaklamıştı birkaç saniyede. Uzun kirpiklerinin gölgesi ile kirlenmişti elmacık kemikleri. Kıvrımlı dudakları hafifçe aralanmış, hayranlık dolu bakışları gökte sabit kalmıştı. Dudaklarım arasında ne zaman yayıldığını bilmediğim bir tebessüm oluşmuş teninin hoş kokusu başımı döndürmüştü.

İşte sen böyleydin Aldebaran. Sadece yanımda durman bile öyle güzel geliyordu ki gözlerime. Çünkü ben tek bakışımında bütün kusurlarını örtmüş seni öyle parlatmıştım ki diğer yıldızlar imrenerek bakmıştı parlaklığına.

Merak ediyordum da? Bende böyle miydim gözlerinde. Onlarca yarama, binlerce kusuruma rağmen mükemmel miydim gözlerinde?

Giydiği mavi bluzun kollarını dirseklerine kadar kıvırmış, o her zaman aşık olduğum gümüş renkli işlemelerini görünmez kılmıştı. Kollarını trabzanlara yaslamış, uzun boyundan ötürü eğilmek zorunda kalmıştı.

''Fazla düşüncelisin Stella. ''

Aşikar olduğum çağırışı kulaklarıma dolduğunda gözlerimi bedeninden çekip gözlerime bakmayan gözlerine sabitlemiştim.

''Düşünüyordum da...''

Zümrütleri gözlerime döndüğünde cümlem yarıda kesilmiş ve kaçırmıştım gözlerimi yavaşça.

''Neden bana Stella diyorsun? ''

Birbirine kenetlenen dudakları ahenkle aralanmış ve tekrar etmişti birkaç kere aynı kelimeyi.

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now