Bölüm 9: Lyra

571 58 52
                                    

Çook uzun zamandır yokum biliyorum ama  bedenimin bile alışamadığı bir yoğunluk içerisindeyim. Gecikme için hepinizden özür diliyorummm.

Sunny keyifli okumalar diler.        ʕっ•ᴥ•ʔっ

Mekanın sterilize edilmiş kokusu ciğerlerimi doldururken, bu kokudan rahatsız olmamışçasına derin bir nefes daha almıştım.

Hafifçe vuran güneş ışığının aydınlattığı odada elini sardığım Gray'den çok uzaktaydım adeta. Aramızdaki bir kaç santimlik mesafeye rağmen.

Zihnim en ücra köşelere hapsolmuş , sisli düşüncelerimden kaçmak isteyip kendini kilitlemişti geniş kapılar ardına.

Bir kaç gündür girdiğim çaresiz ruh hali sarmıştı titrek bedenimin her bir yanını.

Çaresizlik en ücra noktalarıma kadar işlemiş her bir hücremi teker teker yok etmişti.

Sadece izlemek ile yetinen gözlerim ise daha fazla görmek istemediği için kapatmışlardı kendilerini dış dünyaya

Kıskançlığın tüm bedenimi ele geçirdiği dakikalarda önünde oturan Gray'den gelen acı inleme ile dağılmıştı bütün düşüncelerim.

"Özür dilerim." Sessiz kelimelerim siyah irislerine çarpıp yok olmuşlardı gözlerinde.

"Sorun ne?"

Onaylanmayan bir mırıltı çıkarıp elindeki sargı bezini sardım dikkatle eline .

"Sorun yok. Yorgunum şu aralar sadece ."

Sarmayı bitirdiğim elini ellerim arasından çekip baktı kahvelerime.

"O natsu denen herife söyleyeyim de seni çok yormasın."

Hafifçe gülümsedim.

"Onunla bir alakası yok. Hatta bir kaç haftadır onu görmedim bile."

İnanmayan gözlerini benden çekip ayaklandı yavaşça.

"Akşama kadar dinlensen iyi edersin Lucy. Baloda seni görmek için can atıyorum."

Göz kırparak kurduğu cümleye burun kıvırmıştım hızlıca.

"Sonra Juvia beni öldürsün değil mi?"
Hafif utangaç bir tavırla dediklerime gülüp kaçmıştı odadan.

Kanlı ellerimi umursamadan üzerimdeki krem renkli tuluma silmiş ve çıkmıştım odadan.

Dağılmış ve yağlanmış saçlarımı kaşırken bir yandan da ilerliyordum yeşilin en güzel tonlarını barındıran bahçede.

"Lissa. Koşma düşeceksin." Arkamdan gelen tanıdık ses tonu ile arkamı dönmekten çekinmiş ve adımlarımı hızlandırmıştım.

Tekrar tekrar onları görmek istemiyordu gözlerim.

"Lucy? " Tiz ses tonu kulaklarıma değdiğinde istemeyerek de olsa dönmüştüm biricik kuzenime.

Kan bağının çözemediği şeyler vardı aramızda.

Onun pembe etekli elbisesi ve benim kandan kirden görünmeyen paçavra kıyafetlerim gibi.

Mavi gözleri üzerimdeki kan lekelerinde takılı kalınca tiksinirmişcesine bana bakıp bir adım geri atmıştı .

Dediğim gibi... Kan bağının çözemediği şeyler vardı aramızda.

Arkasından gelen sert adım sesleri ile gözlerimiz kesişmişti zümrütlerle.

"Uzun zamandır görüşemedik. İyi misin Lucy?"

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now