Bölüm 5:Polaris

656 61 100
                                    

Polaris : İkizler burcundadır. Satürn, Venüs karakterlidir. Sıkıntı, açlık, kıtlık, talihsizlik gibi anlamları vardır.

 Titreyen dişlerimi durdurmak adına onları sıkı sıkı birbirine bastırdım. Çıplak kollarıma sardığım parmaklarım pürüssüz tenimi yırtıp geçerken bastıramadığım hıçkırıklarım karanlık bahçeyi inletiyordu.

Tırnaklarım derimi kazırken buğulu gözlerime takılmıştı birisi. Açılmış pembe saçları gözlerinin önünü kapatırken omzundaki sargısına hafif bir pembelik bulaşmıştı. Hoş saçları açılmasaydı da bir tutamı hep gözünü kapatıyordu ya.

Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım gözyaşlarımı silmeye çalışırken. Yanıma yaklaşan adım sesleri birkaç adım ilerimde dururken sakin ses tonu kulaklarımı doldurmuştu.

''İyi misin Heartfilia?''

Başımı onaylamazca sallarken bacaklarım bedenimin ve ruhumun ağır yükü altına ezilmiş ve kendilerini yere bırakmışlardı.

Yanıma gelen adımlarından sonra gürültü ile oturmuştu karşıma. Sertçe gözyaşlarımı sildiğim bileğimi kavrayıp çekmişti kendine doğru.

''Ben... Ben çok üzgünüm.. Natsu..'' Hıçkırıklarımın kestiği kelimelerim ona ulaşırken tepki göstermeyip devamını beklemişti.

''Onu kurtaramadım. Yapamadım... Denedim..'' Soğuk parmakları tenime değdiğinde hafifçe ürperip titrekçe çıkarmıştım gözlerimi gözlerine.

''Şhhh. Sorun yok.'' Yumuşak ses tonu kulaklarıma dolduğunda bir damla daha akmıştı gözlerimden. En iyi askerlerinden birini kaybetmişti ama ona rağmen hala dik duruyordu. Benim aksime.

Adamın ellerim arasında ölmesi beni derinden sarsmıştı. Kurtarabileceğim bir canın parmaklarım arasından kaçıp gitmesi oldukça korkunçtu.

Baş parmağı yavaşça gözyaşlarımı silerken kızarık zümrütleri bir saniye bile rahat bırakmıyordu kahvelerimi.

''Bazen elimizden geleni yapsak bile sonuç istediğimiz gibi olmaz Heartfilia. Elinden geleni yaptığına eminim.''

''Ama... '' Dudaklarım cümlenin devamını getiremeyip kapandığında bir eli yavaşça okşamıştı sarı dağınık saçlarımı.

Bana neden bu kadar iyi davranıyordu bilmiyordum ama şuan tek ihtiyacım olan şey buymuş gibi gelmişti.

Aradan geçen dakikalar sonunda sakinleşebilmiş ve kendimi saçlarımda gezen parmaklarına bırakmıştım.

''Daha iyisin değil mi?'' Sorusu düşüncelerimi bir anda bölerken hafifçe kafamı sallayarak cevaplamıştım sorusunu.

Hafifçe ayaklanıp yaralı olmayan elini bana uzattığında titrekçe kavramıştım parmaklarını. Ayaklarımın üzerinde durabildiğimde çekmişti parmaklarını parmaklarım arasından.

İçine düştüğüm boşluk hissini bastırmak adına ellerimi birleştirmiştim önümde. Bir prens olduğu için ondan iğrensemde hareketleri bir prensten o kadar uzakti ki.

Dudakları hafifçe kıvrılıp beni bir başıma bıraktığında uzunca bir süre izlemiştim gidişini. Yapılı sırtını. Rüzgarla haffiçe uçuşan sakura pembesi saçlarını...

----

Güneş tepeden sarayın büyük bahçesini selamladığında sanki bütün çiçekler ona boyun eğermiş gibi dalgalanmıştı hafif esen meltemle.

Sekerek ilerlediğim taşlı yolda gördüğüm Juvia'ya hafifçe selam vermiştim.

Yanına geldiğimde elindeki küçük küreği bırakıp mavi gözlerini bana çevirmişti.

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now