Bölüm 15: Rigel

548 52 67
                                    

  Playlist: You are the Reason  

"I don't wanna hide no more 
I don't wanna to cry no more
I need you to hold me 
little closer now, just a little closer now
Come a little closer, I need you to hold me tonight"

(Artık saklamak istemiyorum                Artık geri gelmen için ağlamak istemiyorum, bana sarılmana ihtiyacım var                                              Artık daha yakın, biraz daha yakın      Biraz daha yakına gel, bu gece bana sarılmana ihtiyacım var)

Esen sert rüzgarlar önümdeki beden tarafından kesilip bana uğramadan geçiyorlardı.

Parmaklarımın arasındaki kemikli parmaklar içimi ısıtıp tüm bedenimi sönmeyen bir ateşe sarmıştı sanki. Sık ağaçların arasındaki ilerleyişimiz oldukça yavaş olduğu için neredeyse akşamı etmiştik.

Güneş kendini dağların ardına bırakıp gökyüzünü bir kızıllık kapladığında esen rüzgar da şiddetinin arttırmıştı.

Gece kendini yavaş yavaş belli etmeye başladığında ise baykuşların sesi de karışmıştı havaya.

Korkuyla sıktım ellerimin arasındaki parmakları. Ürktüğümü fark eden beden ise yavaşça bana dönmüş ve baştan aşağıya süzmüştü bedenimi.

''Yoruldun mu?'' Sözlerini reddettim kafamı iki yana sallayarak.

''Bir an önce ilacı almazsak askerin ölecek.'' Acele tavrıma kafa sallamıştı sakince ama adımlarını daha da yavaşlatmıştı yorulduğumu anlarcasına.

Hafifçe tebessüm ettim bu düşünceli haline.

Yinede mola vermemiz gerekiyordu. O da yorulmuştu ve hava gittikçe soğuyordu.

Adımlarımız ormanın ortasında kalan ahşap bir eve çıktığında kapısını birkaç kez tıklatmıştı Natsu.

İçeriden ses gelmediğinde ise daha da sarılmıştım üzerimdeki pelerine. Hava soğumuştu.

''Belki de terk edilmiştir. '' Evi kast ederek kurduğum cümlemin ardından kırık camına yaklaşıp içeriye bakmıştı.

''Sanırım öyle. '' sözleri ile birlikte kapıyı biraz zorladığında kapı büyük bir gürültü ile açılmıştı.

Tozlu ev birkaç kez öksürmeme neden olsa da dışarıda uyumaktan daha iyi bir seçenekti.

Adımlarımız bazı yerleri yıkılıp dökülmüş salona geldiğinde onları durdurmuş ve etrafı izlemiştim bir süre.

Natsu ise şömineye yaklaşıp içerisinde yanındaki odunlardan birkaç tane koyup ateşe vermişti onları.

Odaya hükmeden kızıllık arttığında soğuktan titreyen bedenim de yumuşamış ve şöminenin önüne kıvrılmıştım.

Natsu ise şöminenin yanındaki taştan duvara sırtını vermiş ve yüzünü bana dönmüştü.

Yanıma aldığım çantamdan çıkardığım sandeviçin ( nasıl yazıldığı hakkında hiç bir fikrim yok mazur görün jfkdkd) birisini ona uzatırken birisini de kucağıma bırakmıştım.

''Şanslısın ki benim gibi mükemmel birisi bu anı düşünüp yanına yemek aldı.'' Cümleme dudakları kıvrılsa da onları zorla durdurmuş ve eklemişti.

''Zehirlenmeyelim de.''

Önüme gelen sarı saçlarımı omzumdan aşağı sarkıtarak cevaplamıştım sorusunu. ''İşime gelir.''

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now