Bölüm 18: Capella

510 54 110
                                    

Playlist: Safe and Sound -Taylor Swift

Sunny keyifli okumalar diler
ʕっ•ᴥ•ʔっ

You'll be alright
No one can hurt you now
Come morning light
You and I'll be safe and sound

Belime sarılan kollar, omzumda hissettiğim ağırlık, nefesinin yanağımda bıraktığı yakıcı hissiyat...

Hayal gibi gelen bir kaç dakikanın sonunda kendime gelebilmiş ve yaşananların hayal olmadığını idrak edebilmiştim.

Şimdi ise tüm başkentin ayaklarımın altına serildiği bir bahçedeydim. Natsu'nun elimden tutup beni buraya çekmesine izin vermiş bu güzelliği görmeye bir hak kazanmıştım.

Demir korkuluklara yaslanmış başkentin göz alıcı ışıklarında kaybetmiştim ruhumu.  Yanıma yaklaşan bedenle birlikte gözlerim odaklarını değiştirmişlerdi.  Bu seferki hedefleri ise parlak yeşiller olmuştu.

Zümrütleri bana değil de uçsuz bucaksız mavilerde gezindiğinde onun yaptığını yapmış bulutsuz geceye çevirmiştim gözlerimi. 

Parlak yıldızlar gözümü kamaştırırken içime dolan huzurla derin bir nefes çekmiştim ciğerlerime. 

Bahçeyi kaplayan manolyaların ve güllerin kokusu burnumu sızlatırken bu acıya karşı tebessüm etmiştim. Evimde hissetmiştim yıllar sonra. 

Annemin ben küçükken yetiştirdiği o gül bahçesi gelmişti zihnimin ücra köşelerinden çıkıp. Ev diye benimsediğim o küçük bahçe... Şimdi ise ev diye benimsediğim bir adam vardı yanımda. 

Ve bu sefer evim beni asla terketmeyecekti. Çünkü biliyordum ne olursa olsun beni bırakmayacağına dair bir söz vermişti bu adam. 

Gözlerimin odağının kendine kaydığını farkeden Natsu hafifçe dönmüştü bana doğru.  

Bir şey dememi bekleyen zümrütleri gözlerimi yokladığında  yavaşça mırıldandım.

"Çalışman gerekmiyor muydu?"

Dudakları hafifçe yukarı kıvrılırken  gözlerini benden çekmiş ve ışık süzmelerine çevirmişti.

"Gerekiyor."

İşi olduğu halde yanımda durması karnımda küçük kelebeklerin uçuşmasına neden olurken hafifçe tebessüm etmiştim ona.

Büyük cüssesi bir kaç adım geri giderken merakla ne yapmaya çalıştığını beklemiştim.

Yeşil çimenlerin üzerine kendini bıraktığında hafif bir şaşkınlık belirtisi çıkmıştı dudaklarımın arasından.

O ise bu şaşkınlığımı umursamamış ve elini yere hafifçe vurarak yanına gelmemi beklemişti.

"Buradan daha güzel." Yıldızları kast ederek ortaya attığı cümlesini onaylayarak ilerledim yanına. Kendimi göründüğünden daha sert olan çimenlerin üzerine bıraktım.

Gözlerim yıldızlarda takılı kalırken işaret parmağımı hafifçe yukarı kaldırmış ve gördüğüm takım yıldızını işaret etmiştim.

"Taurus... Bak orada da sen varsın."

Heyecanlı kelimelerim gülüşüyle kesilmişti.

"Neden Aldebaran? Herhangi biri olabilirdi. Sirius mesela. Yada Rigel." Eliyle gösterdiği yıldızlara bakarken olumsuzca sallamıştım kafamı.

"Çünkü o çok ihtişamlı. Güneşten katlarca büyük bir yıldızdan bahsediyoruz." Ellerimi kucağımda birleştirip gözlerimi dikmiştim parlak yıldıza.

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now