Bölüm 10:Aldebaran

550 65 82
                                    

Aldebaran: İkizler burcundadır ve Mars karakterli bir yıldızdır. Askeri açıdan ve ya genel olarak şan, şöhret, ün gibi anlamlara gelir.

Playlist: In My Blood- Shawn Mendes 

Sunny keyifli okumalar diler canlarımm ฅ^•ﻌ•^ฅ

  Dolunayın ışığını kesip onu çepeçevre saran bulutlar önümüzdeki taşlı patikanın ışığını yavaş yavaş emdiğinde adımlarımızı yavaşlatmış, daha dikkatli ilerlemeye başlamıştık.

Gökyüzü kaplayan gri bulutlar tonlarca yıldızın ışığını da yanında götürmüştü. İç karartan bu havada titrek bir nefes aldım içime. Arkamızdan gelen orkestra sesleri yavaş yavaş duyulmaz olmuştu. İnsanların gürültüsü ve kalabalığından hiçbir iz yoktu ihtişamlı sarayın bu köşesinde.

Sessizliğin hüküm sürdüğü bu patikada ikimizin hırıltılı nefes alışından başka hiçbir ses yoktu. Hafif bir meltem dalgalı saçlarımı okşayıp geçtiğinde hafifçe sarılmıştım üzerimdeki şala.

''Üşüdün mü Heartfilia?''

Hafifçe başımı salladım. ''Hava güzel.'' Sessizce beni onaylayıp ellerini arkada birleştirmişti. Üzerimdeki elbiseye dikkat ederek bir adım daha attım huzursuzca. Üzerimdeki ipek kumaş bedenimi bir yılan misali sararken gergince tutmuştum eteklerinden.

Bu pahalı kıyafetleri sevmediğim gelmişti aklıma, yanında durduğum kişinin statüsünü belirtmek istercesine. Titrek kirpiklerimi hafifçe kaldırıp baktım ihtişamlı yürüyüşüne.

Hayat beni bulunduğum konumu anlamaya sertçe iterken ben çoğu zaman dizlerimin üzerine sertçe düşmüş ve kanayan yaralarıma rağmen tekrar tekrar ayağa kalkmıştım. Daha kabuk bağlamayan yaralarım ise tekrar itmişti beni uçurumlara.

Tekrar tekrar ve tekrar...

Kafamdaki sorular kendilerine bir cevap arayışında kol gezerken beynimde hafifçe sallayıp kafamı kurtarmıştım kendimi sorularımın azabından.

Kuruyan dudaklarım arasından bir tanesi kaçtığında ise gerginlikle adımlarımı durdurmuş ve alacağım cevabı beklemiştim.

''Neden ben?'' Korkak kelimelerim sert omzuna çarptığında yavaşça bana dönmüştü iri cüssesi.

Anlamadığını belirtmek istercesine tek kaşını kaldırmış ve süzmüştü baştan aşağıya beni.

''Onca şifacı varken neden ben? Neden beni buraya getirmek istedin?''

Bunların hepsinin bir kader olduğunu sanarak başlamıştım bu yola ama yolumu kesen onlarca olay tesadüf olamayacak kadar gerçekçiydi. Acı vericiydi. Kurtulmak istediğim geçmişimin peşimi bırakmayıp beni sarmalaması acı vericiydi. Can yakıyordu. Nefes almamı istemiyordu adeta.

Kısa süreli bir sessizlikten sonra ay ışında parlayan zümrütleri bulmuştu gözlerimi. Hafifçe gülümsemişti bana.

''Çünkü sen Stella. Sen karşındakinin kim olduğunu zerre kadar umursamadan ona merhametle yaklaşabiliyorsun. Mesleğini herşeyden önce tutuyorsun karşındaki bir düşman askeri olsa dahi. Yada bir prens.''

Titrek kahvelerim gözlerine tutunduğunda titrek bir nefes aldım.

''O gün. Jellal'e yardım ettiğim gün. Beni ilk görüşün değildi değil mi?''

Birkaç saniyelik duraksamadan sonra gözlerini arkamızda kalan saraya çevirmişti. Cevap vermemesi bir nevi cevap niteliğinde olsa da sessizce beklemiştim cevabını duymayı.

MEI STELLA-NaluWhere stories live. Discover now