5.Bölüm-Kara Ejder

1.6K 129 3
                                    

   Koridorda yavaş adımlarla ilerlerken giydiğim beyaz elbisenin uçuştuğunu hissediyordum, hafif bir esinti tenime değip geçiyordu. Karşımda minik bir parıltı vardı ve beni yönlendiriyordu. Nereye gittiğini bilmeden peşinden giderken çok tuhaf hissediyordum. Göz alıcı görünüyordu fakat büyük değildi.  Etraf silik silikti, başım hafifçe dönüyor ama ben yalpalamıyordum bile, bu bana hayal gördüğümü hissettiriyordu. Koca sarayda yalız gibiydim, mutlak bir sessizlik hakimdi. Özgürdüm, ilk defa bunun tadını çıkarıyordum. 

Adımlarım parıltıyla birlikte hızlandı. Hızlı hareketlerle benden uzaklaşıyor, aramızdaki mesafe büyüdüğünde biraz bekliyordu. Onun canlı olduğunu düşünmeme neden olmuştu bu şekilde. Kalbim göğüs kafesimin içinde delicesine çarpıyordu, heyecanlıydım ama nedenini bilmiyordum. Sarayın büyük ve ihtişamlı kapılarından çıktığında sakince yere baktım. Kalın kar tabakasına değen çıplak ayaklarımla içimde bir kıpırtı oluşmaya başlamıştı. Bu rahatsız edici ama bir o kadar da ilginç bir hissiyattı. Işıltıyı kaybetmeden hızlıca ilerledim. Böylesine bir soğukta koşuyor olmak kendimi özgür hissettirmişti, uçarcasına koştum. Ellerimi iki yana açıp gülmeye başlamıştım.

Saçlarım ardımda savrulurken kahkaha attım. Bu çok güzel bir duyguydu. Her zaman hazır halde bekleyen muhafızlar bile yoktu, tek arkadaşım minik parıltıydı ve bu beni korkutmak yerine fazlasıyla heyecanlandırıyordu. Koşar adımlarla geldiğimiz yere baktım. Gül Bahçesi. 

İçeriye girdiğimde karların düşmediği güllere baktım ama dudaklarım şaşkınca aralandı. Güller tamamen yanmıştı, kuru yapraklar ve yanık kökler ayaklarımın altında hışırtılar çıkarırken kalbim acıyla burkuldu. Bedenim kasılırken boğazımın düğümlendiğini hissettim. Gözlerim ışık topunu bulduğunda artık saf dehşeti hissediyordum her bir hücremde. Korkuyordum, bu iyi olamazdı. 

Işık, artık suyun değil de alevlerin çıktığı taştan parmağın üstüne kondu, daha da büyük bir ışıltı çevreyi kaplarken gözlerimi kapatıp elimi aramıza siper ettim. İçimin boş olduğunu hissediyordum, birden tüm sesler kesilmişti. Duyduğum tek şey delicesine atan kalbimin ve damarlarımda akan kanın birleşip oluşturduğu rahatsız edici melodiydi. 

"Sandy." 

Zihnimde duyduğumu sandığım sesle irkildim. Hayır, bu ses hemen karşımdan gelmişti. Zihnimde çıt yoktu çünkü, huzur hakimdi. Yavaşça ayaklanıp güçsüz sesimle sordum. "Aidan?" 

Emin olmak istiyordum. Sesim titrek çıktığında hafifçe gülümsedi. Heykel hala heykeldi ama bir şekilde canlıydı. Normalde alevler çıkan elini uzattı. Ben de aynı anda elimi uzattığımda yavaşça yaklaştık. Parmak uçlarımız birbirine değdiğinde zihnimdeki yoğun acı geri gelmişti. Çok büyük bir çığlık atarken havalandığımı hissettim. Hayır, ben bağırmıyordum. Aidan bağırıyordu. 

Elimin uyuştuğunu hissediyordum. Acı daha da büyürken dayanamadım gözlerimi kapattım. Elim uyuştu, artık tek hissettiğim yoğun sıcaktı ama bu güzel bir histi. Yanıyordum. 

"Sandy!" 

Hissettiğim sarsıntıya bir de gür bir ses eklendiğinde sıçrayarak uyandığımda tanıdık karamelleri görmemle afalladım. "James?" Rahatlamış görünse de korktuğunu biliyordum. 

Bunu hissedebiliyordum. Yan taraftaki komodinden su dolu bardağı alıp bana uzattığında hemen elinden kaptım ve dolu dolu yudumlar içtim. Ferahlamaya ihtiyacım vardı. Saçlarımı terli alnımdan çekmek istediğimde elime bir ıslaklık geldi ama ter değildi çünkü kuru gibiydi. Ağlamış mıydım? 

"Sen nereden bildin?" Kabustan bahsettiğimi anladığına başıyla yan tarafı işaret ettim. "Odama gidiyordum. Bağırışını duydum. Çok ağladın Sandy." Dudağım titrediğinde destek olurcasına elimi tuttu. "İyisin. Sadece kabustu." Derin ama titrek bir nefes aldım. O öyle sanıyordu ama gördüğüm şey çok gerçekti. Yine de doğru olmasını umdum. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin