20.Bölüm-Dengeler

717 68 11
                                    

   Ne kadar zaman geçtiğinden emin değildim. Hava karanlıktı, tepemiz de sık ağaçlarla kapandığından ay ışığı bir nebze bile olsa yardımcı olmıyordu. Gerçekten üşüyordum, bu yüzden yarattığım hiçbir alev dayanmıyordu. Rengi sarılaşıyor, titreyerek yok oluyor ve ben bir daha yapamıyordum. Zaten fazlasıyla titrerken bu pek de mümkün olmuyordu.
Oturduğum kuru dallarla dolu yerden yavaşça kalktığımda yorgunluktan birbirine dolanan ayaklarım yüzünden neredeyse düşüyordum.

"Aramis..." dedim belki de milyonuncu kere. Olmuyordu. Anladığım kadarıyla yalnızca tehlike anında duyuyordu sesimi. "Şimdi de duysan ne olurdu?" diye söylenerek yürümeye başladığımda düşünüyordum. Şu an tehlikede olan ben olmayabilirdim ama olan da olabilirdi sonuçta. En azından diğerlerinin, Esta ve ben gibi birbirlerini kaybetmemelerini umdum.

Arkamdan gelen bir hışırtıyla yerimde kalakaldığımda ellerimi iki yana bıraktım, yavaşça arkamı döndüğümde dizlerim titredi. Çünkü bu kesinlikle görmeyi beklediğim bir şey değildi. Saçı gri bir şekilde fazlasıyla parlayan, beyaz tenli, büyük yeşil gözleri olan uzun bir yaratık bana bakıyordu. Parmaklarını oynatarak gülümsediğinde sivri, çürük gibi görünen lekeli dişleri ortaya çıktı. Ağlamak bile gelmiyordu içimden, daha ne yaşadığımın şokunu atlatamadan ince bir çığlık duyuldu ve bir sürü yaratık bana doğru koşmaya başladı. Etrafıma ateşten bir kalkan oluştururken korkuyla bağırdım, bana vurmaya çalışanlar acıyla geri çekilse de çok geçmeden tekrar gelip kalkanı geçmeye çalışıyorlardı. Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum, yorgundum ve titriyordum. Ellerimin arasından akıp giden ateşi hissediyordum. 

Birden cırtlak sesiyle gülen yaratık, elini içeri sokup bana ulaşmaya başladığında kollarım güçsüzce düştü. "Aramis." diye mırıldandım kısık sesimle. Lütfen artık gel çünkü dayanamıyorum. Biraz sonra ani bir ses duyuldu. Birbirinin aynısı onlarca, belki de yüzlerce yaratıp çığlıklarıyla geriye uçup hızla ormana uçmaya başladı. Kalkanım yok olurken güçsüzce titrek dizlerimin üzerine düştüm, güçlü bir çift el beni tutup kendine çektiğinde burnuma dolan tanıdık koku kendime gelmemi sağlamıştı. Kollarımı boynuna dolayıp dişlerimi sıktım. Sonunda buradaydı. "Sana zarar verdiler mi?" 

"Hayır ama çok korktum." 

"Biliyorum." derken başını sallamış, saçlarımın üzerine küçük bir öpücük kondurmuştu. "Siz de mi birbirinizi kaybettiniz?" Ondan ayrılıp umutla gözlerine baktığımda istediğim parıltıyı görmüştüm. "Thomas birden ortadan kaybolduğunda geri döndüğünü düşünüp biz de döndük. Ama siz dahil kimse yoktu, biz de ayrılıp sizi aramaya çıktık. Aynı yerde buluşmayı düşünüyorduk ama ben seni bulana kadar dönmeyeceğimi biliyordum. Neyse ki buldum." deyip parmağıyla hafifçe burnuma vurdu.

Gülümseyip ona tekrar sarıldım. Sonunda korkmuyordum, yine de üşüsem de bu şuan düşüneceğim son şey bile değildi. Diğerlerini bulup güvende olduklarından emin olmalıydık. Birlikte ayaklandığımızda tedirgince etrafa baktım. "O şeyler neydi?" Üzerindeki tozu silkeleyip omuzlarını kaldırdı. "Orman Koruyucuları. Burada tanıdık olmayan, farklı enerjini algıladıklarından saldırdılar." Ben de üstümü temizlemeyi bırakıp başımı eğdim. "O zaman onların suçu yoktu."

"Emin ol sana zarar verseler ben aynı şeyi düşünmezdim." derken kaşları çatıldı. Hafifçe gülüp yaklaştım ve elini tuttum. "Diğerlerini bulmalıyız. Baban herkesi ayağa kaldırmıştır bile."

Hızlı adımlarla ilerlemeye başladığımızda başını salladı. "Sanmam. Bize güveniyor ve bu oldukça küçük bir ihtimaldi. Bu yüzden elimizden geldiğince hızlı olalım." 

Ona katılıyordum. Her ne düşünürse düşünsün bunun olması hasta Orvelle'yi üzer ve endişelendirirdi. "Ne yapacağız peki? Koca orman." diye mutsuzca söylendiğimde duraksadı. "Uçarak bakalım. Belki ormandan çıkmış birilerini bulabiliriz." Buna ben de katılınca biraz uzaklaşıp ejderha formunu aldı ve üzerine çıkmam için eğildi. Gülerek sırtına atladığımda fazlasıyla keyiflenmiştim. "Bunu seviyorum." değişik bir ses çıkarıp havalandığında sıkıca onun sivri çıkıntılarına tutundum. İyice yükselip bulduğumuz minik bir çıkıntıya yöneldik. Kanatlarını aniden kapatıp dönerek minik delikten çıktı ve görkemli kanatlarını açıp havada süzülmeye başladı. Hava birden ısınmıştı sanki, çok tuhaftı. "Neredeler?" Endişeyle mırıldandığımda aşağıdaki açıklıkta bir karaltı gördüm. "Aramis, aşağıda!" Hareket ediyordu, onun değişik bir yaratık olmadığına nedense emindim. Oraya doğru süzülerek alçalmaya başladık. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now