9.Bölüm-Başlangıç

1.3K 109 4
                                    


"Yoruldum Thomas. Sonra devam etsek?" Bitkin vücudumu zorlukla ringin iplerine yasladığımda Thomas elini terden nemlenmiş saçlarına geçirmişti. Tişörtünü dakikalar önce çıkarsa da onun da benim gibi piştiğine emindim. 

"Kavga ya da bir savaş olduğunda da mola izni alamazsın Sandy." Böylesine sinir bozucu bir cümle kurması ağrıma gitmişti. "Biliyorum Thomas. Ben aptal değilim." 

"O zaman öyle davranma." Bana çıkışıp ne yaptığının farkına varmış gibi geriledi. Gözleri kısılmıştı. Çökük yüzüne bakarken iyi şeyler olmadığını anlayıp hafifçe doğruldum. Az önce, çalışırken beni sırt üstü düşürmüştü. Omurgam fazlasıyla acıyordu. 

"Üzgünüm. Biraz kafam dağınık." derken sesi gerçekten de pişman çıkıyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum. O Thomas'tı. Daima enerjik, mutlu ve çapkındı. Şimdi böyle olması yüreğimi burkmuştu. Sürünerek de olsa yanına yaklaştım ve oturup onun gibi sırtımı iplere yasladım. benimle birlikte iyice ağırlık yüklenen ipler hafifçe eğilse de umursamadım. Bacaklarımı bağdaş yaparak ringin siyah zeminine bakmaya başladım. "Bazen bana da olur. Sana iyi gelen şeyler yapman lazım." Kısa sürelik sessizliğin ardından bana döndüğünü hissettim. "Senin ki nedir?"

Düşündüm. Sanırım birden fazla vardı. Geldiğim dünya da fazlasıyla hobim vardı ancak yapacak zamanım yoktu. Buradaysa imkanım. "Sanırım kötü hissettiğimte yaptığım ilk şey kitap okumaktı. Kendimi karakterlerin, o satırlarda yazılan dünyasına kapatmak ve kendiminkinden istediğim kadar uzaklaşabilmek iyi gelirdi. Onun işe yaramayacağı kadar kötü hissediyorsam eğer müzik dinlerim." 

"İkisinden de hoşlanmıyorum." Dediklerine güldüm ve biraz da olsun kendine gelmiş görünen yüzüne baktım. "O zaman dışarı çık. Soğuğu hissetmek, bedenine çarptığını ve sana gerçeklerin soğuktan daha acı olmadığını hatırlatmasına izin ver. Buna inanırsan savaşı kazanırsın." Önerimi beğenmiş olacak ki hafifçe doğruldu. Ayağa kalkıp kenardan tişörtünü aldı. Onu hızlıca üstüne geçirip tekrar yanıma yaklaştı ve kalkamam ayrdımcı olmak için elini uzattı. "Savaş derken neyden bahsediyordun?" 

Sorusunun üzerine aklıma James ile olan balkon anım geldi. Bu hafifçe gülümsememe neden olurken yüzümü Thomas'ın göremeyeceği şekilde eğdim. Elini tutarak beni çekmesine izin verdim. "O zaman ben bahçeye çıkıyorum. Sen de dinlen." 

"Tamam dostum." Eğlenceli olmasını dilediğim sesimle sırıttı ve yumruğunu uzattı. Ne yapmak istediğini anladığımda ben de yumruğumu uzattım ve onları birleştirdik. "Sonra görüşürüz çaylak." 

"Şunu demekten vazgeç!" 

"Çaylak olmayı kestiğinde geçerim!" Sırıtarak onun ters tarafına, yanı yukarıya ilerledim. Koridorda gördüğüm kişiyle gülerek el salladım. "Octavia!" 

"Selam." O da gülerek yanıma geldi. Uzun, bordo bir elbise giymişti. Koluyla bedeninin arasına birkaç tarih kitabı sıkıştırmıştı. "Nereye gidiyorsun?" Kitaplarını kaldırdı. "Eh, şenlik devam ediyor. Ben de biraz olsun kaçabilmek için..." 

"Hemen o kitapları bırakıyorsun ve kaymaya gidiyoruz." Esta heyecanlı bir sesle bağırarak yanımıza yaklaştı. Durduğunda ellerini diz kapaklarına yaslayıp soluklandı. Nefes nefese kalmış, saçları kabarmıştı. "Buz pateni ise beni silin. Uyumayı tercih ederim." Octavia kıpırdayınca ona dönüp göz kırptım. "Hayır tatlım." diyen Esta doğruldu. Yüzü eğilmesinden dolayı kıpkırmızı olmuştu ama doğrulduktan kısa süre sora normal halini aldı. "Uyumuyorsun çünkü buz pateninden bahsetmiyorum. Kızakla kaymaktan bahsediyorum." Octavia'nın yüzü aydınlanırken kitapları düşürmeyeceği şekilde ellerini kaldırdı. "Buz Dağı!" 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now