17.Bölüm-Sonsuzluk

883 67 18
                                    

Gözlerimi yüzüme vuran güneş ışığıyla araladığımda derin bir nefes aldım. Uykumu almış ve dinç hissediyordum, ilk defa böyle kesintisiz ve iyi bir uyku çekmiştim. Hafifçe yana döndüğümde hala uyuyan Aramis'i gördüm. Dudakları kapalıydı, kaşları normal bir şekilde kıvrılıyor, göğsü düzenli nefesleriyle inip kalkıyordu. Bir eli başının altında, bir eli hala belimdeydi. Gülümseyerek onu izlerken dağılmış saçlarına dokunmamak için kendimle savaş vermiştim. Elimi hızla çektiğimde önce tek, sonra iki gözü aralandı. "Günaydın." diye kısık sesle mırıldandığımda hafifçe gülümsemişti. "Günaydın." Gözleri yüzümde, gözlerim yüzünde dolaştı. Bu garip bir durum da olsa hoşuma gitmişti.

Sonunda benden hafifçe uzaklaştı. "Kalkalım. Kahvaltı hazırdır. Bugün eğitimine devam edeceğiz." Başımı sallayıp onun gibi doğruldum, benden uzaklaştığında rahatsız edici bir soğukluk bedenimi kaplamıştı ve bunu sevmemiştim. "Odan hemen karşıda, eşyaların da hazır." 

"O zaman, kahvaltı da görüşürüz." diye mırıldandığım da elini saçlarından geçirip hafifçe gülümsedi. "Görüşürüz."

Odadan çıkıp kapıyı yavaşça kapattığımda yüzümdeki şapşal gülümsemenin çakılı kaldığını hissetmiştim. Kimse beni görmeden odama girip Aramis'in odasının aynısı olan yandaki banyoya girdim. Üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup hızlıca duş aldım, bu iyi gelmişti. Aklıma Feu geldiğinde omuzlarım çöktü. Regina bizi arıyor muydu? Bence kurtulduğuna sevinmiş olmalıydı. Banyodan çıkıp üzerimi değiştirdim, her şey bedenime göreydi. 

Saçlarımı hızlıca kurutup serbest bıraktım ve odadan çıktım. Kapıyı açtığımda odasından çıkan Aramis ile denk geldim. Saçları nemliydi ve gözleri hafifçe kızarmıştı. O da duş almış olmalıydı. Birlikte yürüyerek aşağı indik ve sessizce dün ki salona ilerledik. Herkes inmişti bile. James'in bakışları bana döndüğünde parıldadı ama yanımdaki Aramis'i gördüğümde gülüşü yüzünde donmuştu. Bana yanındaki yeri işaret ettiğinde onu görmezden gelerek Aramis'in yanına oturdum. Aramis bunu fark ettiğinde kısa bir an bana dönse de ona bakmadım. Yalnızca içimden geleni yapmıştım. Kral biz geldiğimizde elini kaldırıp yememiz için izin verdi. Herkes tabaklarına gömülürken Esta bana kaş göz yapmaya başladı. Kaşlarım açtıldığında gözlerini devirip dışarıyı işaret etti.

Kahvaltımız Feu'daki anılarımız ve Kral'ın bize anlattığı bazı tarihi şeylerle geçmişti. Sonunda yemeyi bıraktığımda Esta öksürdü. "Ee, efendim. Biraz bahçeyi gezmek istiyoruz, izin verirseniz." Yaşlı adam güldü ve elini salladı. "Gidin, gidin hadi. Hava harika, burada durmanız kabahat." 

"Biz de geleli-"

"Hayır, Thomas. Biz kız kıza çıkacağız." Octavia da onunla kalkıp beni tuttular ve çekiştirmeye başladılar. Muhafızların açtığı kapıdan çıkıp bahçeye ilerledik. Hava burada gerçekten de mükemmeldi. Ne soğuk ne sıcak, ortada ve harika.

Arka bahçeye ilerleyip büyük bir çeşmenin yanında durduğumuzda Esta ellerini beline koyarak bana döndü. Octavia onu görünce aynısını yapıp kısık gözlerini bana çevirmişti. "Şimdi söyle bakalım Sandy Elizabeth Nelson. Sabah kimin odasından çıktın?" Kaşlarım havalandı, bunu nasıl görmüştü? Tırnaklarıma bakıp yanağımın içini dişledim. "James, değil mi?" Bakışlarım sırıtan ikiliye döndü. "Aranızda bir şey olduğu açık. Sana çok güzel bakıyor." Octavia sakin ve sevinçle böyle söyleyince itiraz edemedim. Her şeyi yanlış anlamışlardı ama ne diyeceğimi bilmiyordum. Ne diyebilirdim ki, ne hissettiğimi ben bile bilmiyordum. Önce James'e karşı bir şey hissediyorum sanmıştım ama Aramis gelince... Bilmiyordum, gerçekten çok karmaşıktı. 

Ellerimi kaldırıp hala konuşan Esta'yı durdurdum. "Esta, bunu abartıp kimseye söylemeyin lütfen."

"Söylemeyiz ama bu normal ve arkandayız. Bizden çekinip seni yargılayacağımızı düşünme. Yalnızca ona karşı bir şey hissediyorsan bu normal. James fazlasıyla iyi, yakışıklı ve sen de..."

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now