10.Bölüm-Tanıdık

1.3K 93 5
                                    

   Gözlerimi açıp yeni uyandığım gerçeğini umursamadan doğruldum. Uyku falan kalmamıştı zaten. Elim doğrudan çatlayacak gibi ağrıyan başıma gitti. Derin ama titrek bir nefes aldığımda ciğerlerimin yandığını hissetmiştim. Korkuyordum. İçimdeki her neyse ondan ve bana yapabileceklerinde, yaptırabileceği şeylerden ölesiye korkuyordum. Bu gerçeğe alışmam, onun Aidan olduğunu kabullenmem uzun sürmüştü ve şimdi beni sevmediğini çok net bir şekilde anlamıştım. 

Ben sen değilim. Aynen böyle söylemişti. Söylediği diğer şeyleri geçirdim içimden. Biz aynı bedeni paylaşan iki farklı ruhuz. Ve daima bir kazanan olur.

Yüzümü buruşturarak yataktan kalktım. Haykırarak ağlamak istiyor ama bunun çözüm olmayacağını bildiğimden omuzlarım çaresizce çöküyordu. Yapabileceğim bir şey yoktu, henüz varsa da bunu bilmiyordum ve kimsenin gelip bana yardım edeceğini sanmıyordum. Bunu anlatmak da istemiyordum, kabullenmek zorsa bunu sesli olarak dile getirmek ve kabullendiğini de kabullenmek, işte bu daha da zordu. 

Cama yaklaşıp dışarıda yağan sulu karı ve esen buz gibi havayı umursamadan açtım. Başımı hafifçe çıkarıp ciğerlerime derin bir nefes çektim. Soğuk canımı yakıyordu elbette ama bu ruhumdaki kadar değildi. Tabi kendime ait bir ruhum gerçekten varsa... Sessizlik ürkünçtü, benim için bir mucize olabilirdi. Zihnimdeki savaş başlayalı çok olmamıştı ama gitgide büyüyordu. Bunun uzun süre devam edeceğini hissediyordum, o zamana kadar başıma her ne gelecekse şu an bunu öğrenmeyi bırak düşünmek bile istemiyordum. Bedenimi camın pervazına, soğuk mermere doğru yasladım. Buz gibi bir hava dalgası içeri doldu ve tül perdelerin uçuşmasına neden oldu. Bedenim bu hissiyatla irkildi, tüylerim diken diken olurken gözlerimi kapadım. Haykırmak istiyor, beni gerçekten sevip kollayan babama sarılmak istiyordum ama o yoktu. Burada ailemden kimse yoktu, bu gerçek canımı yakmaya başlamıştı ve bence bu geç bile kalmıştı. 

Titremeye, üşümeye ve acı çekmeye devam etsem de oradan ayrılmadım, soğuğu içime çektim. Belki de içimdeki ateşin temelli sönmesini, buradan yok olup gitmeyi istiyordum. Şu an ne hissettiğimi düşünemeyecek kadar karmakarışıktım. Bedenim, zihnim, kalbim, ruhum... Kısacası kendime ait hissetmediğim her bir parçam hissizleşiyor, beni gerçeklerden sıyırıp çok uzaklara göndermeye hazırlanıyordu.

Bu hikâye daha yeni başlıyor.

Bu onun son sözleri olmuştu. Beni asıl korkutan ve bir noktada meraklandıran da bu kısımdı işte. Şu ana kadar bile birçok şey yaşadıysam da bu noktadan sonra her şey değişecek ve gitgide daha da zorlaşacaktı benim için, farkındaydım. İnsan görmek veya hissetmek istediğiyle yaşardı. Ben bunu yapabilecek gibi değildim. Kararları kendim veremiyordum, bedenimi paylaştığım bir ruh vardı ve benim ruhum ne haldeydi bilmiyordum bile. Bu yükü nasıl omuzlanacağımı, gelen her, henüz bilinmedik darbede ne yapmam gerektiğimi bilmiyordum. Yalnız olmak istemiyordum, korkmak bana göre değildi. 

Eski demek istemediğim ama gün geçtikçe benden uzaklaşan hayatımda kolay değildi. Bu düşünce beni öldürüyordu. Buna hızla alışmamı, ayak uydurmam beklenemezdi ama buradakiler öyle düşünmüyordu. Burada herkes farklıydı, birbirinden özel güçlere sahip insanlarla bir aradaydım. Eski hayatımda bu bana rüyalardan, hayallerden bile uzaktı. Şimdiyse tam ortasına düşmüş, soyumun ve geçmişin getirdiği karanlık sırlarla mücadele ediyordum. Ah, böyle düşünmeye alışmıştım tabi ama Aidan bunu az önce değiştirmişti. Bu geçmişle, bu sırlarla mücadele etmeye yeni başlıyordum. Sertçe yutkundum. 

Kapı aniden açıldığında ve içeri Octavia daldığında irkilerek yaslandığım pervazdan ayrıldım. Camı kapatıp tül perdeyi çektim, yaşlanmış gözyaşlarımı kırpıştırmam onları yok etmem için yeterli olmuştu. "Selam." diyen Octavia somurtarak yatağıma yaklaştı ve henüz toplamama rağmen ucuna oturup bağdaş kurdu. Dirseğini dizinin hemen yanına yaslayıp çenesini de bileğinin üstüne koymuştu. "İyi misin?" sorumun üzerine omuzlarını silkti. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now