26.Bölüm-Mavi Işık

715 48 2
                                    

"Nereye gidiyoruz?" Esta sorusuyla birlikte sırt çantasını omuzlarına astı ve ellerini kotunun ceplerine soktu. Göz göze geldiğimizde omuzlarımı kaldırıp, başımla Alita'yı işaret ettim. Bugün rehberimiz onlardı, aslında hatırladıklarından bile emin değillerdi ama şansımızı deneyecektik. Dün harita da eve yakın birkaç noktayı hedef belirlemişlerdi.

Önce evin arkasından, kaybolmadığını umduğumuz bir patikadan, benim odamdan da görülen göle gidecek ve biraz vakit geçirip dinlendikten sonra hemen ilerisindeki Soğuk Duman Ormanı'na gidecektik. Bahsettiklerine göre buzdan bir yapı vardı ve asla erimiyordu, oraya gizemini veren şey de buydu. Düşündükçe heyecanlanıyordum. Hemen sonra ise geri dönecek ve hava kararmadan bahçede ateş yakıp akşamı çevresinde geçirecektik. Thomas şarkı söylemeyi bile teklif etmiş, Alba'da eşlik etmek istemişti. Plan güzel görünüyordu, bugünün dolu dolu geçeceği kesindi.

Hep birlikte evden çıktığımızda Alita ve Aramis'in rehberliğinde sağa dönüp sık ağaçların olduğu tarafa ilerledik. Hemen girişinde bir patika olmalıydı, Alita yanlış hatırlayabileceklerini de söylemişti. Evden biraz uzaklaşıp küçük bir açıklığa geldiğimizde gözlerimiz patikayı aradı. Octavia bir şeye takılıp yalpaladığında kolunu Alba yakaladı, eş zamanlı olarak bakışlarımız takıldığı şeye inmişti. Taş. Taştan bir yol? 

"İşte patika!" Heyecanla koşan Alita birkaç yabani bitkiyi ayağının ucuyla ezip bize beyaz taşlardan oluşan minik yolu gösterdi. Ağaçların ilerisine doğru kıvrıla kıvrıla gidiyordu. Herkes heyecanla Octavia'ya iltifat yağdırırken o kolunu Alba'dan kurtarıp en önde ilerlemeye başladı. Hüzünlü gözlerle ardından bakan Alba'ya yaklaşıp koluna girdim, herkesin en arkasında kalmayı düşünüyordum. Aramızda iyice mesafe açıldığında ona yaklaştım. "Özür dilemeyi denedin mi?" Yüzünü buruşturup yavaşça başını salladı. "Hem de birçok kez ama daha konuşamadan yanımdan gidiyor. Çok kırdım onu, tam bir ahmağım." Kıkırdadım. Hüzünlü bir kıkırdamaydı. 

"O belli oluyor Albano. Baksana, neden öyle söyledin? Seni açık bir şekilde kıskanmıştı?" Dudaklarını birbirine bastırdığında bakışlarının düşünceli bir hale büründüğünü gördüm. "Sanırım..." diye mırıldandığında bakışlarım Octavia'ya döndü. Uzun ve dikenli otları elindeki minik bıçakla kesip yana yatırıyor, ardındaki bizlere yol açıyordu. "Bir şeyler olduğunu bilmesine ve bilmeme rağmen kabul etmemesi sinirlerimi bozuyor. Çok inatçı." 

Yüzüne doğru dönsem de bakışları yerden bana dönmedi. Ben de umursamayarak mırıldandım. "O fazla yaşanmışlığı olan ve kusursuz bir kız, Alba. Kolay lokma değil, sandığımız gibi öyle kırılgan, ince de değil. Çok güçlü, kararlı ve inatçı. Elbette kolay olmayacak ama sana değer verdiği gözlerindeki parıltıdan belli, başka çareniz yok." Hafifçe tebessüm etmiştim çünkü Alba resmen ışıldayan, heyecanlı gözlerle bana bakıyordu. "Öyle mi dersin?" Başımı sallayarak güldüm. "Tabi."

Bu konuşmadan sonra oldukça enerjik ve umutlu bir hale bürünmüştü. Esta'yı sıkıştırıp Octavia ile konuşmasını sağlamalıydım, Alba gibi onun da kolayca ikna olmasını umut ediyordum. "Umarım." diye mırıldanırken Alita'nın sevinçli çığlığı duyuldu. "İşte burada!" Herkes heyecanla hızlanıp birkaç sarmaşığı kenara çektiğinde gördüm. Odamdan gördüğüm, parlak, gri göldü. Etrafı çalılarla kaplıydı, hemen yan tarafında minik bir iskelesi vardı. Biraz eski de dursa kırık bile yoktu, Esta elimi tuttuğunda onunla birlikte iskeleye koştum. Su sandığımdan berraktı, gümüş bir sıvı gibi duruyordu buradan. Minik, turuncu bir balık suyun yüzeyine çıkıp tekrar atladığında gülüştük. Burası çok güzeldi. Diğerlerine baktığımda minik iki piknik örtüsünü suyun yakınına serdiklerini gördüm. Çantaları ve diğer tüm malzemeleri bırakıp yanda bir çalı dağı oluşturmuşlardı. Esta'yı tek başına bırakıp yanlarına koştum, fazla yürüdüğümden mi, kalın mı kalın giyindiğimden mi bilmem ama hiç üşümüyordum. "Yakmakla uğraşmayın." diye mırıldanıp elimi uzattım. Güç parmak uçlarımdan özgür kalıp çalılara çarptı ve güçlü bir ateşimiz oldu. Sıcağı yüzüme vurduğunda huzurla gülümseyip yerleştim. Çantadan çıkarılan soğuk sandviçleri dağıttık. Yanımıza aldığımız minik bardaklara soğuk çayları doldurdum. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Onde histórias criam vida. Descubra agora