13.Bölüm-Uzun Yol

1.1K 81 3
                                    

Bana şaşkınca bakan birkaç çift gözün önünde parmaklarımı kapatıp elimi yumruk yaptım ve başımı hafifçe kaldırdım. Kraliçe dudaklarını zor da olsa aralayabildiğinde geriledi. "Odalarınıza gidin. Bugünlük bu kadar yeter." Göz teması kurmamaya çalışarak hızlı adımlarla koridoru terk ettiğinde bana bakan diğerlerine döndüm. "Sandy." Esta'nın kısık ve güçsüz çıkmış sesi karşısında ne yapacağımı şaşırmıştım. Ellerini önünde birleştirmiş ve derin bir şekilde bana bakıyordu. "Kimseyi yok edemeyiz. Bu imkansızdı ama sen yaptın. Bu da bizler gibi olmadığının kanıtı." Titrediğimi hissettim. Bakışlarımı ondan çekip gücümün etkisiyle siyahlaşmış yere çevirdim. 

"Biz farklıyız..." Aidan'ın sakin sesi kulaklarıma doldu. Rahatlamışa benziyordu, gücüm oldukça iyi bir şekilde ortaya çıkmıştı ama sorun bunu kontrollü bir şekilde yapamıyor olmamdı. Gücümü kullanırken kendimi kaybediyor ve kontrolü bırakıyordum. Bunu düzeltmeliydim, bir an önce.

"Nasıl yaptım Aidan? O adamı öldürdüm mi?" Zihnimde ona seslendiğimde hızla karşılık verse de oldukça sakin ve netti sesi. "O zaten hiç yoktu. Biz de onu yokluğun içine çektik. Hak ettiğini buldu." Kendisi kayıplara karıştığında zihnime dolan kesik anıyla olduğum yere çöktüm. Çok güçlü ağrıyla sızlayan başımı ellerimin arasına aldığımda bileğimde James'in ellerinin varlığını hissediyordum. 

Korkuyla aynaya baktığımda gözlerimde gördüğüm tek şey kızıl bir parlaklıktı. 

"Sandy? bana bak, iyi misin?" Diğer yanıma diz çökmüş Alba'yı gördüğümde bedenimin sarsıldığını hissettim. Öne doğru savrulup içimde ne var ne yok çıkarmaya başladım. Yanıma gelen Esta saçlarımı tutmuş, Thomas ise sıcak elini sırtıma koymuş sıvazlıyordu. Sonunda midem boşaldığında ve boğazım acı bir tatla yanmaya devam ettiğinde kendimi geri bıraktım. Başım James'in göğsüne düşmüş, ellerimse iki yanıma savrulmuştu. Kötü hissediyordum. 

James'in sesi git gide boğuklaştı. "Çok ateşi var. Onu David'e götürmeliyiz." Gözlerimi hafifçe kustuğum yere kaydırdığımda dudaklarım aralandı. Resmen ateş kusmuştum. Korku ev endişeyle James'in tişörtünü kavradığımda gözlerim kararıyordu.

"Hızlı olun." 

"James, fırtına da dışarı çıkmak onun için tehlikeli!" Onu dinlemeden hızlandığını fark ettiğimde yüzümü göğsüne gömdüm. "Bu halde olmasından daha fazla değil! Durumu çok daha kötüleşebilir. Neler yaptığının farkında değil misiniz?" Sesi titremişti. Korkuyor muydu? 

Kalbim acıyla burkulduğunda yüzüne dokunup onu sakinleştirmek istedim ama bu imkansızdı. Vücudum hissizleşmişti, yalnızca titrediğimi görebiliyordum. Ağzımı açsam bile sesim çıkmazdı, öyle canım acıyordu ki sadece uyumak istiyordum. 

Thomas bize yaklaşıp ellerini döndürdü ve o hava dalgasını etrafımda hissettim. "Bu onu korur. Hızlı olun."

"Siz gelmeyin. Hepinizin tehlikeye girmesine gerek yok. Onu hızla götürürüm." Bize doğru gelmeye çalışan Alba'yı Octavia'nın durdurduğunu gördüm. Kolunu tutup başını hafifçe iki yana salladı. Dışarı çıktığımızda James'in zorlandığını görebiliyordum. Hızlandıkça yüzüne vuran sert hava dişlerini sıkmasına neden oluyordu. Hızla uçan sert bir cisim başının hemen yanından geçtiğinde korkuyla nefesimi tuttum. Daha fazla titremeye başladığımı görebiliyordum. 

Birden etrafımızı kızıl parıltılar sardığında gözlerimi kırpıştırdım. Etrafımız kaplanmıştı, sert hava artık ikimize de dokunmuyordu. Alevlerin sıcaklığını ve etraftaki kıvılcımları gördüğümde derin bir nefes aldım. Bunu ben yapıyordum. Hiçbir şey hissetmezken bile bizi korumuştum. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now