12.Bölüm-Kötü Ruh

1.2K 91 7
                                    

Beni bulmuştu.

Tekrar.

Odamda, tam karşımda dikiliyordu. Etrafına yaydığı parıltılara bakmaktan korkuyordum, gözlerimi gözlerine sabitledim. Yüzünde mimik oynamıyor, yalnızca bana bakıyordu. 

"Onun gibisin petite fille." Kaşlarım çatıldı. Parmaklarımı kapatıp ellerimi yumruk haline getirirken yavaşça sordum. "Kim gibi?" Yere dönüp hafifçe gülümsedi. Gülümseyişi hoşuma gitse de dudaklarına bakmamak için kendimle savaştım. "Annen gibi." Dudaklarım aralandı. Aldığım nefes bile aniden donmuş, ciğerlerime ulaşamamıştı. Dişlerimi sıkıp ona bakmaya devam  ederken sözlerine anlam vermeye çalıştım. "Benim annemi nereden tanıyorsun?" diye sorduğumda aklımdaki eski soru işaretleri tekrar parlamaya başlamıştı. Ellerini önünde birleştirip bana bakmaya devam etti. "Annen ölmedi petite fille. Buraya geldi." diyerek parmağıyla bulunduğumuz yeri anlatmak istercesine odayı işaret etti. İşte, beklediğim gelmişti. 

Annem ölmemişti belki de ama ona nasıl ve neden inanacaktım? Çenemi hafifçe kaldırıp bir adım attım. "Sana neden inanayım?" Sesli bir şekilde gülüp o da bana doğru bir adım attı. İçimden bir ses bağırarak kaçmamı söylese de bir yanımda yalnızca onunla kalmamı istiyordu. 

"İnanmak çok değişik bir kavram. Sen bana inandın bile, gururun yüzünden reddedecek kadar hem de." 

Kaşlarım daha da çatıldı. Hızlı hızlı nefes alırken dayanabileceğimi sanmıyordum. Dediklerini anlamlandırmaya çalışmak beni çok yoruyordu. Devam etmesini istemiyordum.

"İnanıp inanmaman umurumda değil. Annen yaşıyor. Feu halkının arasında, oralarda bir yerlerde. Ve bu bilmediklerinin arasındaki küçücük bir nokta. Sonsuz bir evrendeki bizler gibi." Yutkundum. İyi hissetmiyordum. "Neden geldin?" diye söylendim. Sesim kısık ve güçsüz çıkmıştı ama bu elimde değildi. "Sadece ne kadar benzediğimizi göstermek istiyorum. İçindeki ve ben..." derken parmağını şakağıma yasladı tekrar. 

"Biz çok benziyoruz. Sana zarar veremem, merak etme." Bir kahkaha patlattığında tüylerim ürperdi. Hafifçe irkilerek kemikli yüzüne baktım. Dev bir ejdere dönüşebilen biri için fazla yakışıklıydı. Ondan uzaklaştım. Esmer saçlarını hafifçe savurup tekrar bana döndü. "Ne komik değil mi? Bu evrende bana zarar verebilen tek şey senin gücün." Kaşlarını çattı. "Senden nefret ettiğim kadar sana çekiliyorum ve inan bu kolay değil." diyerek fısıldadı. "Tekrar geleceğim ve o zaman daha büyük bir gerçeklikten bahsedeceğiz petite fille." 

Fazla yakınımda olmasa da nefesini hissetmiştim, ürpererek ona bakmaya devam ederken açık cama yaklaştı ve pervaza atik bir hareketle atladı. Bana dönüp son bir kez gülümsediğinde gamzeleri belirginleşmişti. Kendini aşağıya doğru bıraktığında endişelendiğimi hissettim. Neden böyle olmuştu ki? Elim göğsüme giderken cama yaklaştım. Gülümseyişi büyüdü. "Ve sen de en az benim kadar çekiliyorsun bana."

 Kanatları çıktı, görkemli ve simsiyahtılar. Asil bir şekilde benimle aynı hizaya gelene kadar uçtu, ardından yüzümde gezindi parlak gözleri. "Petite fille." diye fısıldayarak uzaklaştı. Ejder formuna bürünürken rahatladığımı hissediyordum. Böyle hissetmek istemesem de oluyordu, kontrol edemiyordum. 

Camdan uzaklaşıp tamamen kapattım, soğuğun etkisiyle mi sözlerinden dolayı mı bilmiyordum ama titriyordum. Ne hissedeceğimi bile bilmiyordum, tek bildiğim dinlenik olmama rağmen uyumak istememdi. Yatıp çok, çok ama çok uzun süre uyumak ve Kara Ejder'i görmemekti. 

Eğer annem yaşıyorsa onu bulmalı mıydım? Bilmiyordum. Kara Ejder'e güveniyordum ve bunun için bir nedenim bile yoktu. Yatağıma yaklaşıp pikenin üzerine uzandım. Düz tavanı izlerken ellerimi karnımda birleştirip bir ayağımı diğerinin üzerine attım. 

ATEŞİN VARİSİ - İKİZ RUHLAR (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon