B İ R

15.3K 697 105
                                    

Herkese merhaba! 🌼

Biraz şaşkınsınızdır herhalde, bu kitabın neyin nesi olduğunu düşünüyorsunuzdur.😅 Vallahi benim için de planlı bir şey değildi, sanırım son bir haftada kısa bir texting hikayesi yazmaya karar verdim ve son birkaç gün içinde kurgu oluşturup yazmaya başladım. Kısa, kısa olduğu kadar da tatlı olduğunu düşündüğüm bir şeyler karalayacağım; umarım seversiniz. ❤️

Geleneği bozmayayım ve şuraya başlama tarihi alayım lütfen. 📝

Keyifle okuduğunuz bir kısa hikaye olsun!✨

✒️|11.10.2020|✒️


İlk oylarımızı verdiysek sizi sağ ayakla kitaba alabilirim. 🥰

🏐🏐🏐

Servis atacağım köşeye geçerek hakemin düdüğünü çalmasını beklerken elimdeki topu sağ işaret parmağımın üzerinde çeviriyordum. Genelde her voleybolcunun bir uğuru ve servis atmadan önce yaptığı bir şey olurdu, elbette benim de vardı. Gerçekleştirmek için hakemin direktifini bekliyordum yalnızca.

Karşı takımda oyuncu değişikliği olduğu için normalden biraz daha fazla beklemem gerekmişti. İç çekerek teknik direktörümüze kısa bir bakış attığımda parmaklarını elinde tuttuğu kağıdın arkasına saklayarak 5 sayısını gösterdiğini gördüm ve gözlerimi yalnızca bir kez kırparak onayladım onu. Bakışlarındaki güveni görebiliyordum. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordum. Onu hayal kırıklığına uğratmayacaktım da. Çünkü bu benim işimdi, servislerim hep sert ve karşılanması güç olmuştu.

Evet, belki taybrek setinde olmamız, ligteki en büyük kulüplerden biriyle oynamamız ve skorda 13-13'lük eşitliğin olması büyük bir stres kaynağıydı ancak annem sağ olsun, genç yaşıma rağmen stresle en iyi şekilde başa çıkabilmeyi öğrenmiştim. Zaten bizim takımda da soğukkanlılığımla bilinirdim.

Ve işte beklediğim işaret gelmişti. Elini havaya kaldıran hakeme göz ucuyla baktıktan sonra topu döndürmeyi bıraktım ve üç kere sektirdikten sonra derin bir nefes verdim. Topu havaya attım, adımladım, sıçradım ve smaç servisi bastım.

Top büyük bir hızla karşı takımın liberosuyla buluştuğunda, oyuncu tecrübeli olsa da sert topumu istediği gibi karşılayamadı ve eline çarpan top saha dışına doğru ilerledi. Hazırda bekleyen smaçörleri hızla arka tarafa koşup topu geri çevirmeyi başarsa da topa dokunan üçüncü oyuncu hücum gerçekleştirememiş ve topu parmak pasla bizim sahaya göndermek zorunda kalmıştı. Zaten hedeflediğimiz şey de buydu.

Defanstaki Büşra topu yumuşak bir şekilde bana gönderdiğinde zıpladım ve 4 numaradaki Aslı'ya pas atacakmışım gibi hareket edip topla buluştuğum an başımı arkaya yatırarak topu 6 numarada bulunan Eda' ya kısa pasla gönderdim. Tetikte beklemekte olan Eda adımlayarak yükseldi ve karşı takımın bloğuna takılmadan topu paralele vurdu. Riskli bir vuruştu ancak 14. sayımızı bu sayede almıştık.

Yumruk olan ellerimizi havaya kaldırarak sahanın ortasında toplandık ve birbirimize sarıldık.

"Sadece son bir sayı kaldı kızlar, bunu başarabiliriz. Derin bir nefes alın ve odaklanın."

Takım kaptanımız olan Ceyda abla, gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdikten sonra bende duraksadı ve konuşmasına devam etti.

"Aynı servisten bir tane dahaya ihtiyacımız var Alvina, bunu yapabilirsin."

Başımı sallayarak onayladım onu, yapabileceğimi biliyordum.

Kızlardan ayrıldıktan sonra tekrar servis köşesine geçtim ve bana atılan topu yakalayarak elimde çevirmeye başladım. Biraz önce yaptığım şeyleri tekrarladım. Hakemin işaretini bekledim, topu 3 kez sektirdim, derin bir soluk verdim, topu ileriye doğru attım ve adımlayıp havaya sıçrayarak smaç servisi bastım.

Top yine aynı köşeye gitmişti ancak karşı takımın liberosu bu sefer sert topumu daha iyi karşılamıştı. Bu yüzden de pasörleri iyi bir pas atmış ve orta oyuncuları güçlü bir hamle gerçekleştirmişti. Neyseki Büşra güçlü bir defans yapmıştı da bize de hücum şansı tanımıştı.

Büşra'nın attığı topu yakalamak için havalandığım sıra karşı takımın sol çaprazdaki boşluğunu gördüm ve sıradaki hamlem için daha fazla beklemedim. Herkes, hatta takımımdakiler bile Aslı'ya ya da Eda' ya pas atacağımı düşünürlerken el çabukluğuyla gördüğüm boşluğa uzun bir plase bıraktım. Karşı takımı gafil avlamıştım.

Yere değen top bize maç sayısını verdiğinde, kızlar güçlü birer çığlık atarak etrafımı sardılar ve maçı kazanmanın keyfiyle etrafımda zıplamaya başladılar. Onlara katıldım ve bu mutluluğun sefasını sürdüm.

Sultanlar Ligi'nde şimdiye kadar hiç yenilgisi olmayan iki takım vardı ve şu andan itibaren zirve bize ayrılmıştı. Kaybettiğimiz bir puanı da nazara bağlamak istiyordum.

Zıplayarak sevinmemiz bittiğinde ellerimizi üst üste koyduk ve hep birlikte bağırdık.

"Ooo, O-li-vi-a!"

Takımımızın ismi Olivia'ydı ve evet, sponsorumuz yabancıydı. Ancak ismimizi seviyordum çünkü zeytin ağacı anlamına geliyordu. Zeytin ağacı, barışın simgesi olarak anılıyordu ve spor da başlı başına bir barış göstergesiydi.

Teknik ekibin yanına gittiğimizde Yıldırım abi, yani antrenörümüz babacan bir tavırla omzumu sıvazladı.

"Aferin, Alvina."

Gülümsedim. "Sağ ol, abi."

Normalde tesisimiz İzmir'deydi ve biz deplesman maçı için İstanbul'a gelmiştik. Bu yüzden evimize dönmeden evvel kaldığımız otele geçip biraz olsun dinlenecektik.

Takım otobüsüne yerleştiğimizde üzerimizde tatlı bir yorgunluk vardı. Yine de fazlasıyla mutlu olduğumuz için bu yorgunluğu görmezden geliyorduk. Zira bu sezon için hedefimiz şampiyonluktu ve zirveye oturarak bu hedefimiz için büyük sayılabilecek bir adım atmıştık.

Yan koltuktaki çantamı kurcalayarak içindeki telefonumu çıkardım ve mobil verimi açtım. Kısa sürede bildirim panelim dolduğunda öncelikle WhatsApp'a girdim ve mesajlarıma baktım. Bakışlarımı mesaj sahiplerinde gezdirirken bende ekli olmayan ve profilinde siyah ekran olan birinden mesaj geldiğini gördüğümde kaşlarım çatıldı. Kimdi ki bu?

Numaranın üzerine basarak mesajı açtım.

05079*: Bugünkü maçta bir kez daha ispatladın sihirli parmaklara sahip olduğunu... Tebrikler, Alvina. Harika iş çıkardın.

KISA PAS ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now