Y İ R M İ Ü Ç

6.2K 471 25
                                    

[Multi: Serkan]

Kantinden aldığım kahveyle birlikte masaların arasında dolanırken gözüme takılan boş masaya doğru ilerledim. İkinci ders başlayana kadar burada oyalanabilirdim.

Çantamı boş sandalyelerden birine yerleştirdikten sonra kahvemi masaya koyarak sandalyelerden birine oturdum. Ardından da zaman geçirebilmek için ceketimin cebinden telefonumu çıkardım. İnternetimi açık bırakmıştım ve ekranda WhatsApp'dan mesaj geldiğini gösteren bildirimler vardı. Ekran kilidini açtıktan sonra uygulamaya girdim ve en üstte duran isme tıkladım.

Yekta: Selam!

Yekta: Galerimde gezinirken bir videoya denk geldim ve o kadar çok güldüm ki seninle de paylaşmak istedim :)

Yekta:


Attığı videoyu izlerken önce şaşırsam da sonra dayanamayıp gülmeye başladım. Videonun çekildiği gün epey eğlendiğimi ve etrafımdakileri de eğlendirdiğimi hatırlıyordum.

Alvina: Bunu videoya çeken olmamıştı, sanırım gücün saha kameralarından aşırmaya da yetiyor?

Yekta: Tüh... Yakalandım... Tamam, itiraf ediyorum, kameradan antrenman izlediğim günlerden birinde yaşanmıştı bu olay ve bende kimseye çaktırmadan aşırdım...

Yekta: Ama video çok iyi :) Bazen senin takımındaki oyunculardan biri olmayı istemiyorum değil...

Alvina: Oyuncu olmana ne gerek var ki? Kameralardan işini gayet de güzel hallediyorsun bence :d

Yekta: O işler öyle olmuyor maalesef. Ben bizzat yanında olabilmek isterdim, uzaktan izlemek değil...

Yekta:

Yekta: Mesela şu koltuklardan birinde oturup uyurken seni izlemek için neler vermezdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yekta: Mesela şu koltuklardan birinde oturup uyurken seni izlemek için neler vermezdim...

Bu fotoğrafı birkaç hafta önce oynadığımız maçlardan birinin çıkışında Nazlı çekmiş ve instagram hesabında paylaşmıştı. Muhtemelen ya ondan ya da fan sayfalarının birinden bulmuştu.

Alvina: Şu saçma fotoğraftan bile romantik şeyler çıkarabiliyorsun ya... Ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten.

Yekta: Bir şey demene gerek yok, Alvina. Benim senden istediğim tek bir şey var.

Yekta: Onun da ne olduğunu çok iyi biliyorsun.

Son mesajına bakarak iç çektiğim sıra oturduğum masaya birinin gölgesi düştü, hemen sonraysa gölgenin sahibinin sesini işittim.

"Selam."

Başımı hızla kaldırdığımda bakışlarım, Serkan'ın koyu renk gözlerine takıldı. Hafif bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Onu karşımda görmenin şaşkınlığıyla bir an yüzüne bakakalsam da kısa sürede kendimi topladım.

"Merhaba."

Elindeki sodayı hafifçe sallayarak etrafı işaret ederken "Kendime masa ararken burada yalnız oturduğunu görünce yanına geldim," dedi. "Birini beklemiyorsan oturabilir miyim?"

Teklifine şaşırmak istesem de aklıma geçen günkü konuşması geldiğinde elimdeki telefonun ekranını kapayarak "Tabii," dedim. "Oturabilirsin, yani birini beklemiyorum."

Hafifçe başını salladıktan sonra tam karşımdaki sandalyeyi çekip yerleşti. Sebepsizce gerildiğimi hissediyordum, oysaki o çok rahattı.

"Ee, nasıl gidiyor?"

"Her zamanki gibi," diyerek omuz silktim. "Bir dersim daha vardı, arada bir şeyler içmek istedim."

"Anladım," diyerek dudaklarını büktü. "Ben de senin gibiyim aslında, son bir dersim var ondan sonra da maç yapacağız bölümdeki çocuklarla."

Kısa bir an duraksadıktan sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki "Aa," dedi hafif bir heyecanla. "Senin dersin de bitiyor maça kadar, izlemeye gelsene."

Teklifine şaşırmam gerekirken aklım başka yere takılmıştı. Kaşlarımı çattım. "Dersimin bittiğini nereden biliyorsun ki?"

Bir an afallar gibi oldu ama bu o kadar kısa sürdü ki, uydurup uydurmadığımdan emin olamadım.

"Maça iki saat var. Hocan ders arası verdiğine göre bir sonraki dersin iki saate kadar biter diye söylemiştim. Bildiğimden değil yani."

Mantıklı bir açıklama sayılabilirdi ama nedense inanasım gelmemişti. Yine de bunu belli etmedim.

"Sen öğleden sonraki antrenmana gelmeyecek misin?"

"Maçtan sonra geleceğim. Hatta sen de kalırsan beraber gideriz işte."

Sondaki cümlesini duymazlıktan gelerek "Maçın üstüne antrenman çekebilecek misin ki?" diye sordum. Bunun üzerine gülümseyerek sodasından bir yudum aldı.

"Ağır tempoya alışkınım ki buna ağır bile denemez, sorun yok yani. Ee, ne diyorsun? Kalacak mısın?"

"Bilemiyorum," diye mırıldandım kararsızlığımı belli ederek. "Okuldakilerle pek iletişimim yok, tek başıma ne yapacağım ki orada?"

"Yanında birinin olmasına gerek yok ki Alvina, sahanın dışındaki çimlere ya da banklara oturup maçı seyredeceksin sadece. Muhtemelen okulda pek vakit geçirmediğin için endişeleniyorsun ama orada kimse kimsenin umurunda olmaz, merak etme sen."

Aslında teklifini kabul etmek istemiyordum ama bakışları o kadar ısrarcıydı ki kıramadım onu.

"Peki, geleceğim. Sonuna kadar kalmaya söz veremeyeceğim ama."

Teklifini kabul etmem yüzündeki gülümsemeyi büyütmüştü. Sonraysa sanki bunu saklamak istiyormuşcasına hafifçe başını eğdi. "Peki, sen hele bir gel de fikrinin değişip değişmeyeceğini görürüz."

Bakışları bir anlığına kolundaki saate kaydı.

"Ah, dersin başlamasına beş dakika kalmış, ben kalksam iyi olacak. İki saat sonra basket sahasında görüşürüz, tamam mı?" diyerek ayaklandığında başımı sallamakla yetindim.

"Hı-hı, tamam."

Serkan bana son kez gülümseyip arkasını dönerek kantin çıkışına doğru ilerlediğinde bir süre peşinden baktıktan sonra oflayarak önüme döndüm. Teklifini neden kabul ettiğimi bilmiyordum, ısrarlarına karşı gelmem gerekirdi ama kendimde o gücü bulamamıştım. Neden böyle olmuştu? Neden içim rahat değildi? Daha da önemlisi...

Neden onu izlemek için sabırsızlandığımı hissediyordum?

KISA PAS ~ TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin