S E K İ Z

7.1K 493 16
                                    

[Multi: Nazlı]

"Louisa, ben toplarım sofrayı anneciğim. Sen odana çıkıp dinlen."

Anneme fazlasıyla minnettar bir bakış attıktan sonra hemen yan sandalyede oturan babamın yanağına bir öpücük kondurup ayağa kalktım ve ayaklarımı sürüye sürüye önce merdivenlere ardından da odama ulaştım.

Bugün o kadar yorulmuştum ki pestilim çıkmak üzereydi. Sabah erkenden kalkıp antrenmana gitmiş, saatler boyu çalışmış, oradan okula geçip 2 saat derse girmiş ve sonra da ikinci antrenmanıma girmiştim. Vücudum bu tempoya alışmış sayılırdı aslında ancak alışmış olmak yorulmayı engelleyemiyordu tabii.

Kendimi yüzüstü yatağa bıraktığımda ağrıyan bedenim yüzünden inledim. Üstümü örtmeye üşenecek kadar yorgun olduğumdan ölü gibi yatmaya devam ettiğim sıra komodinin üzerindeki telefonumun titremesiyle tek gözümü açarak etrafa bakındım. Kızlar benden de beter halde antrenman salonundan ayrıldıkları için onlardan geldiğini sanmıyordum.

O halde geriye yalnızca bir isim kalıyordu; Yekta.

Dün engelini kaldırdığımda attığı mesaja cevap vermemiştim, zaten verebilecek bir cevabım yoktu. O zamandan beri de sessizdi, tekrar mesaj atmamıştı.

Mesajın ondan gelip gelmediğini anlamak için zorlanarak da olsa telefonumu aldım ve bildirim panelindeki mesaja baktım. Sahiden de ondandı.

Yekta: Selam.

İkinci numarası hala 'Kim olduğunu bilmeyen Yekta' diye kayıtlıydı, bu yüzden bana mesaj attığı ilk numarayı yalnızca adıyla kaydetmiştim.

Biraz önce yorganımı örtmeye bile üşenirken nereden geldiğini bilmediğim bir enerjiyle hafifçe toparlanıp sırtımı yatak başlığına yasladım. Bu sefer onu rahat bırakmaya niyetim yoktu, sorguya çekecektim.

Alvina: Merhaba. Dünden sonra bir daha mesaj atmayacağını düşünmeye başlamıştım.

Yekta: Benden mesaj beklediğini bilseydim hemen atardım :)

Yekta: Bugün çift antrenmanının olduğunu biliyordum, ayrıca okulda da gördüm seni. Vaktin olmadığını düşündüğümden bu saate kadar beklemek istedim sadece.

Antrenmanımın olduğunu nereden bildiğini sorma ihtiyacı hissetmedim, ne de olsa cevap vermeyecekti.

Alvina: Mesaj beklediğimden değil... Sadece hani bir şeye ulaşmak için çok çalışırsın ve elde edince sıkılırsın ya, onun gibi bir şey olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Yekta: Benim için geçici bir heves değilsin Alvina, hiçbir zaman da olmadın.

Yekta: Ayrıca seni elde ettiğimden haberim yoktu :d

Gözlerimi devirdim, yazdıklarımı kendi istediği gibi anlamaya bayılıyordu.

Alvina: O anlamda söylemediğimi sen de çok iyi biliyorsun, böyle numaralarla beni alt etmeye çalışırsan üzülürsün, haberin olsun.

Yekta: Sadece şakaydı :(

Alvina: Kaç yaşındasın, Yekta?

Yekta: Beni merak mı etmeye başladın?

Alvina: Hayır, sadece hala sapık olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.

Yekta: Peki... Buna seni nasıl ikna edeceğimi bilmiyorum, o yüzden kimliğimi ifşa etmeye çalışmadığın sürece sorularına doğru cevap vereceğimden emin olabilirsin.

Yekta: Gerçi sen buna da inanmazsın ama... Ben yine de doğruları söyleyeceğim.

Yekta: 23 yaşındayım.

Şaşırdım, nedense benimle yaşıt olduğunu düşünmüştüm. Aynı sınıfta olduğumuzu falan...

Alvina: Sadece meraktan soruyorum, yanlış anlama... Okulu şimdiye kadar bitirmiş olman gerekmiyor muydu?

Yekta: Hazırlık okudum bir sene, o yüzden. Bu sene bitiyor okulum.

Yekta: Zaten sana yazmaya cesaret edebilmemi de bu sağladı ya...

Alvina: Nasıl yani?

Yekta: Sandığının aksine sapık olmadığım için antrenmanlarınızı her zaman izleyemiyorum. Genelde okulda izliyordum seni; kantinde, bahçede, bulabildiğim her yerde işte. Ama birkaç ay sonra mezun olduğumda bu da alınacak elimden.

Alvina: Beni ne zamandır tanıyorsun?

Yekta: Olivia'da A takıma çıktığından beri, yani iki senedir işte.

Buna şaşırmamıştım, çünkü popüler bir kulüpte olduğum için tanınıyorum. Üstelik lig maçlarımızın hepsi ya televizyonda ya da internette yayınlanıyordu, bir şekilde görmüş olmalıydı.

Alvina: Ne zamandan beri benden hoşlandığını düşünüyorsun peki?

Yekta: Senden hoşlandığımı düşünmüyorum.

Yekta: Sana hoşlanmaktan daha büyük hisler besliyorum.

Yekta: Ve sanırım bu anlamda ilgimi çekmeyi geçen sene başardın.

Yekta: Okul kantininde profesör olduğunu bilmediğin orta yaşlı bir profesörün üzerine kahve dökmüş ve özür dilerken ona 'teyze' diye hitap etmiştin. Sonra öğrencilerden birinin kadın profesöre 'hocam' diyerek mendil uzattığını görüp utancından kıpkırmızı olmuştun.

Yekta: Çok tatlıydın.

Ah, o anı hatırlıyordum... Nasıl unutabilirdim ki? O kadın bu sene dersime giriyordu ve ben hala suratına bakamıyordum...

Alvina: İnsan böyle saçma bir anda nasıl birinden hoşlanabilir ki?

Yekta: Karşısındaki kişi sensen hoşlanır Alvina.

KISA PAS ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now