A L T I

7.2K 459 38
                                    

[Multi: Alvina]

"Bir sütlü kahve alabilir miyim lütfen? Tek şekerli olsun."

Görevli kadın kahvemi uzattığında teşekkür ederek aldım ve bakışlarımı etrafta gezdirerek kalabalık kantinde oturabilecek bir yer aradım. İkili bir masada tek başına oturan esmer bir kızı gördüğümde şansımı denemek için oraya yöneldim.

"Pardon, burası boş mu acaba?"

Saçlarını tepesinde sıkı bir at kuyruğu şeklinde toplayan kız sesimi duyunca başını önündeki kitaptan kaldırarak bana döndü. Uzun boyum gözlerinin irileşmesine neden olsa da bu tepkilere oldukça alışkın olduğum için 1.87 cm olan boyumu hazmetmesini büyük bir sabırla bekledim.

"Boş, oturabilirsin."

Kibarlık olsun diye hafifçe gülümsedikten sonra kahvemi masaya bırakıp sandalyeyi çekerek oturdum ve omzumdaki çantayı sandalyeme asıp içinden telefonumu çıkardım. Hoca 15 dakika ders arası verdiğinde amfide boş boş oturmaktansa kantinde kahve içmek daha cazip gelmişti.

Voleybolu hobi olarak değil de meslek olarak görmeye başladığımdan beri okulla aram kopuktu. Bunun bilerek böyle olmasına izin vermiştim, en azından lisedeyken, çünkü ileride voleybolu bıraktığımda içinde çalışmak istediğim bir meslek dalı yoktu. Annemin kafesinde anneme yardımcı olmak ve hatta bir zaman sonra orayı bana devretmesini sağlamak daha sıcak geliyordu bana ancak babama bir türlü anlatamamıştım bunu. Üniversite okumam konusunda ısrarcıydı. Şimdi böyle düşünüyor olsam bile ileride onun şirketinde çalışmak isteyebileceğimi söylüyordu. Bunun için de onun işine gelecek ve beni pek fazla zorlamayacak bir bölüm okumak zorunda kalmıştım. İktisat.

Pek ders çalışmıyor olsam da matematiğimin iyi olması bana Dokuz Eylül Üniversitesi'ni kazandırtmıştı.

Telefondaki bildirimleri kontrol ettiğim sıra WhatsApp'ıma düşen yeni bildirimle gözlerimi kıstım.

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Saçlarını en çok salıkken seviyorum ama maçlarda yaptığın model de çok hoşuma gidiyor. Ha, bir de şimdiki gibi rastgele yaptığın topuzları da seviyorum. Yüzüne çok yakışıyor.

Gözlerim irileşti. Beni görebiliyor muydu?

Başımı hızla telefonumdan kaldırarak bakışlarımı etraftaki kalabalıkta gezdirdiğim sıra bir mesaj daha geldi.

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Boşuna yorma kendini, savaşçı prenses. Ben izin vermediğim sürece beni göremezsin.

Alvina: Okulumda ne işin var? Beni takip mi ediyorsun?

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Hayır, ben de burada okuyorum. Beni görmediğini söylerken dalga geçmiyordum.

Alvina: NE?

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Bunda bu kadar şaşıracak bir şey yok, Avi. Hem kahven soğumak üzere, çay veya kahven soğuduğunda içemediğini biliyorum.

Alvina: Bunu nasıl bilebilirsin?

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Beni görmeyen sensin. Ben seni çok net görebiliyorum :)

Alvina: GERÇTEKTEN... KİMSİN SEN?

Kim olduğunu bilmeyen Yekta: Annemin beni 'Yekta' olarak çağırdığını söylemiştim :d

Alvina: Baksana... Beni iyice korkutmaya başladın ve inan bana bunca derdimin arasında sapık olduğundan şüphelendiğim biriyle uğraşamayacağım.

Alvina: Seni buradan da engelliyorum.

Alvina: Benle konuşmayı bu kadar çok istiyorsan karşıma çıkarsın.

Alvina: Ha, eğer şansını zorlayıp farklı bir numaradan daha mesaj atmaya kalkarsan seni şikayet ederim, haberin olsun.

*Kim olduğunu bilmeyen Yekta adlı kullanıcıyı engellediniz*

KISA PAS ~ TamamlandıTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang