Y İ R M İ A L T I

6.1K 469 68
                                    

[Multi: Alvina]

Dizilerde olurdu ya hani, karakterlerden biri vurulduğunda veya ölmek üzereyken hayatları bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçip giderdi. Bana da onun benzeri bir şey oluyordu şu anda. Taşlar yerine oturuyor, dağılmış yapboz parçaları birleşerek bir bütün oluşturuyordu.

Yekta benimle aynı okuldaydı.

Serkan da.

Yekta son sınıftı.

Serkan da.

Yekta antrenmanlarımızı salonun kamerasından izleyebiliyordu.

Çünkü babası antrenörümüzdü.

Yekta duygularını bana açmaktan çekiniyordu.

Çünkü babası antrenörümdü.

Her şey önümdeydi aslında. Nasıl bir salaklıksa içine düştüğüm, birleştirememiştim parçaları. Anlayamamıştım gözümün önünde dönen dolapları.

Hislerim de düşüncelerim de karman çormandı. Aklımdan binbir türlü şey geçiyordu ancak hissettiğime emin olduğum çok keskin bir duygu vardı; aldatılmışlık.

"Biri kamera şakası falan mı yapıyor acaba?"

"Bu olsa olsa eşek şakası olur, Naz."

Kızların da en az benim kadar şaşkın oldukları ses tonlarından belli oluyordu. Yine de onlara dönemedim, çeviremedim bakışlarımı metrelerce uzağımda olan kahve harelerden. Tüm kızgınlığımla baktım ona, kırgınlığımı saklamadım. Yaşattığı hayal kırıklığını görsün ve kafasında ne çeviriyorsa durdursun istedim.

Çünkü benim böyle oyunlarla işim olmazdı. Benimle bir oyuncak gibi oynayan birine güvenim hiç olmazdı.

Esra ablaya dönmesem de olduğu yerde kalakaldığını göz ucuyla fark etmiştim. Olanlardan haberi var mıydı, oğlunun çevirdiği dolapları biliyor muydu, emin değildim. Açıkçası umurumda da değildi.

Serkan'ın ya da Yekta'nın, artık adı her ne haltsa, endişeyle çevrilen suratına daha fazla bakmaya katlanamayarak arkamı döndüm ve kızlara bir şey demeden hızla yürümeye başladım. İstediğim tek şey buradan bir an önce gidebilmekti. Gitmek ve bu yaşananları unutabileceğim bir şey bulmak.

Kızlar bir şey demeseler de koşturarak peşime takılmışlardı, bunu ayak seslerinden anlayabiliyordum. Serkan'ın oynadığı oyun onları da epey şoka uğratmış olacaktı ki konuşmadan duramayan arkadaşlarımın bile ağızlarından tek kelime çıkmıyordu. Ne yazık.

Tesisin bulunduğu sokağın sonuna gelmiştim ki birinin aniden kolumu tutmasıyla durmak zorunda kaldım.

"Alvina ne olur beni bir dinle, açıklamama izin-"

"Kolumu bırak."

Öyle soğuk ve duygusuz bir sesle kurmuştum ki bu cümleyi, kendim bile şaşırmıştım aslında. Yine de bunu dışarıya belli etmedim. Hele ki yalnızca birkaç santim uzağımda duran yakışıklı yüzün sahibine, asla.

"Alvina, bak-"

"Kolumu bırakmanı söyledim."

Cümle kurmasına izin vermiyordum, çok sıkı tutmamasına rağmen kolumu geri de çekmiyordum, çünkü onun bırakması lazımdı.

Önce kolumu, sonra da beni.

"Ne olur böyle gitme, anlatmama izin-"

"Kolumu bırak dedim!"

KISA PAS ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now