O N D Ö R T

6.5K 491 37
                                    

[Multi: Serkan]

"Aslı, sen Alvina'nın olduğu gruba. Evet. Büşra ve Dilek siz de oraya. Bir de Laura, sen de geç oraya. Tamamdır."

Kollarım göğsümde kavuşmuş bir şekilde Yıldırım abinin yeni antrenman için bizi gruplara ayırmasını izlerken karşı takımdaki Naz ve Eda'nın, hala daha Serkan'a bakarak fısıldaştıklarını gördüğümde gözlerimi baymamak için kendimi zor tuttum. Bunlar Serkan'ı izlemekten oyuna da odaklanamazlardı şimdi...

"Evet, Serkan bu takım senin. Hatalarını ve doğrularını, kısacası her şeylerini sen belirleyeceksin. Ben de bu grubu yönlendireceğim."

Serkan başını sallayarak babasını onaylandıktan sonra bize döndü ve bakışlarını teker teker hepimizin üzerinde gezdirdikten sonra yanlış bir şey görmüş gibi kaşlarını çattı.

"Ama bu takım eksik."

Yıldırım abi başını iki yana sallarken oyunbaz bir tavırla gülümsedi. "Eksik değil, sen de o takımda oynayacaksın."

Serkan'ın kaşları biraz daha çatıldı. "Böyle konuşmamıştık."

Nedenini asla anlamamakla birlikte Serkan'ın voleybolda iyi olduğunu ancak bunu göstermeyi sevmediğini fark etmiştim. Yani Yıldırım abiyle olan konuşmalarından bu anlaşılıyordu.

"Sonradan böylesinin daha iyi olacağını düşündüm."

Serkan babasına cevap vermedi ancak ona attığı keskin bakışı görebilmiştim. Muhtemelen babasının yaptığı emrivakinin hesabını daha sonra soracaktı.

"Evet, hadi kızlar yerlerinize. Teriniz daha fazla soğumadan işe koyulsak iyi olur."

Yıldırım abi ellerini çırparak dikkatimizi çektikten sonra kendi grubunun yanına gittiğinde Serkan da bizim yanımıza doğru ilerledi. Kızlarlayken veyahut içimden ona 'Serkan' diye hitap ediyor olabilirdim ancak aramızda var olan resmiyetten dolayı konuşmaya geçtiğimizde elbette siz diyecektim.

"Tekrar merhaba, hanımlar," diyerek bize selam verdiğinde ben tepkisizce durmaya devam ederken diğer kızlar gülümseyerek cevap verdiler ona.

"Pekala, babamın yaptığı emrivaki ile burada olabilirim ama bu durum, babamı bu yaptığına pişman etmeyeğim anlamına gelmiyor elbette."

Serkan'ın muzip tavrına verdiğim tepki tek kaşımı kaldırarak ona şaşkın bir bakış atmak olmuştu. Sanırım uzaktan göründüğünün aksine eğlenceli bir yapısı vardı. Gerçi beni ilgilendirmiyordu.

"Sizi babam kadar iyi tanımıyorum, oyun stillerinizi de bilmiyorum. Bu yüzden şimdiden söyleyebileceğim bir şey yok, oyun ilerledikçe gördüğüm eksiklikleri ve hataları sizle paylaşırım. Şimdilik sizden tek istediğim şey kendinizi bu maça vermeniz, babama yenilmek istemiyorum."

"Elimizden geleni yaparız, siz merak etmeyin."

Aslı, gülümseyerek Serkan'ı onayladığında Serkan'ın bakışları bana kaydı. Niye bana baktığını anlamasam da tepkisiz durmanın ayıp olacağını düşünerek kısaca başımı salladım. Bu onu gülümsetti. Kızların verdikleri tepkileri abartılı buluyordum ancak güzel gülümsüyordu şimdi.

Kısa sürede yerler ayarlandığında Serkan, her mevkide oynayabildiğini söyleyerek eksik olan yere, yani defansa geçmişti. Bizse kendi yerlerimize.

Yıldırım abi de düdüğünü alarak sahayı en net görebileceği yere geçmişti. Karşı takımın antrenörü de olsa hakemimiz oydu çünkü kendi takımına torpil geçmeyeğini hepimiz çok iyi biliyorduk.

Yıldırım abi kendi takımının kazanacağından emin bir şekilde önceliği bize verdiğinde Serkan'ın yerdeki topu alırken göz devirdiğini fark ettim. Babasıyla harika bir iletişimi var gibi görünüyordu.

Sert bir servisle oyunu başlattığında hepimiz oyuna odaklandık. Topu karşılayan Naz olmuştu. Ondan çıkan topu Selin, Eda için kaldırdığında blok yapabilmek için sol tarafa yöneldim ve hızla zıpladım. Serkan da benimle birlikte bloğa kalktığı için kollarımız çarpışmıştı ancak o an bunu umursamadım. Zaten umursanacak bir şey de değildi, çünkü bloğa çıktığınızda karşı takımdaki oyuncuyla bile parmaklarınızı birleştirebiliyordunuz.

Benim koluma çarparak tekrar onların sahasına dönen topa Josephine dublaj yaptı ve Selin bu sefer de Ceyda abla için kaldırdı topu. Ceyda ablanın paralele vurduğu topa son anda yetişen Büşra topu sahanın gerisine yolladığında oraya doğru koştum ve kendimi yere atmadan hemen önce manşetle topu yükselttim. Kendimi paralamam işe yaramıştı, çünkü Laura attığım pası harika değerlendirmiş ve üç metre çizgisinin arkasından sert bir smaç atarak ilk sayımızı almıştı.

Alışkanlık gereği çığlık atarak birbirimize sarıldığımızda Serkan geride kaldı. Sanırım böylesi daha iyiydi.

Serkan topu alarak tekrar servis bölgesine geçtiğinde filenin önünde durarak ellerimi yukarı kaldırdım. Molada yerlerde sürünüyor olabilirdim ancak bu ralliyle birlikte enerji depolamış gibi olmuştum. Zaten bu işi severek yapıyorsanız yorgunluğunuzu pek umursamıyordunuz.

Çekişmeli mücadeleler sonucunda ilk setin sonuna yaklaşmıştık. Durum 24-22'ydi ve seti almamız için yalnızca bir sayıya ihtiyacımız vardı.

Elimdeki topu parmaklarımın arasında çevirirken Yıldırım abinin işaretiyle derin bir soluk aldım ve topu üç kez yerde sektirdikten sonra adımlayarak sert bir smaç servis attım. Her zamankine nazaran biraz daha kuvvetli attığım top Naz'ın elinden saha dışına fırladığında Serkan'ın havaya kaldırdığı yumruk şeklini almış eline bakarak gülümsedim.

"Ace!"

Kızlar gülerek birbirlerine sarıldıklarında ben de ilerleyerek onlara sarıldım ve gülümsedim.

"Çok iyiydik kızlar, böyle devam!"

Arkadan Serkan'ın sesi duyuldu.

"Aynen öyle, böyle devam."

Gülümseyen bakışları beni buldu. "Harika smaçtı, tebrik ederim."

Hafifçe gülümsedim. "Teşekkürler."

"Daha maç bitmedi hanımlar ve beyler," diyen Yıldırım abiyle hepimiz ona döndük. Hırslanmış gibi görünüyordu. "Sahaları değişin bakalım."

Serkan babasına bakarak gülümsedi.

"Değişelim, koç. Ama bizim değiştiğimiz tek şey saha olur, haberin olsun."

Yıldırım abi, oğlunun cüretkar sözlerine burun kıvırdı.

"Göreceğiz."

Serkan kendinden emin bir şekilde başını salladı.

"Görelim bakalım."

KISA PAS ~ TamamlandıWhere stories live. Discover now