Düğün

2.1K 239 32
                                    


Ertesi sabah kalktığımızda ben hâlâ Hüsna'ya müjdemi verememiştim. Garibim bütün gece ağlamıştı yan odada. Hıçkırıklarına dayanamayıp yanına gitmek istediğimde belimdeki çelik kol engellemişti bu girişimimi."Yapma, düşünmesine izin ver menekşe gözlüm. Aşk senin sandığın gibi her zaman mutluluk getirmez insana."

Doğru, aşk ilk zamanlar bana çok büyük acılar hediye etmişti süslü paketinin altında. Yine de şimdi o acılara rağmen sevdiğim adamın kollarının sıcağına uyuyor, gözlerinin derin denizlerinde boğuluyordum. Ve boğulurken mutlu ölüyordum. İşte bu yüzden Hüsna'nın vazgeçmesini istemiyordum. Yine de kocamı onayladım ve huzursuzca yorgun düşünceye kadar dinledim Hüsna'yı sessizce. Yanık'ın önsezilerine hep güvendim ben, asla da şaşırmadım onun sayesinde. Eğer ki o yaşlı cadının asla vazgeçmeyeceğini söylüyorsa muhakkak bir bildiği vardı.

Banyoya geçtiğimde dün alamadığım duşu aldım ve çıktım. Yanık'ın bir eli yastığının altında kıvrılmıştı. Pazılarının üstünden geçen damarları kaslarının gerilişiyle şişmişti. Mavi denizleri ise tavanı seyrediyordu hâlâ, düşünceliydi. Çıplak göğsünün görüntüsü boğazımı bile kurutmuştu doğrusu. Ay ben iyice arsız bir kadın olup çıktım bu hamilelik hormonları yüzünden. Neyse canım her şeyi nasılsa üstüne atacağım bir bahanem vardı. Hamileydim ben ve canım kocamın göğsünü sevmeyi çekmişti.

Yatağa yan oturdum ve soğuk elimi hafif sarı tüylerin kapladığı göğse götürdüm. O sıcaklık aniden ısıtmıştı elimi. Az sonra elimi tutan adam usulca beni göğsüne yatırdı. Çıplak sırtım Yanık'ın çıplak göğsüne yaslıydı. Bir eli bornozun altındaki tenime gitmiş karnımı seviyordu, diğer eli dudaklarımı, yüzümü ve şakaklarımı tavaf ediyordu.

"Ne yapacaksın? Yani Hüsna kalmak isterse eğer?" Omzuma beni yakan bir öpücük bıraktı. "Ne yapabilirim Dolunay, bilmiyorum."

"Yani onu terk mi edeceksin?" Gözlerim yuvalarından fırlayacak kadar açılmıştı, inanmıyordum Yanık'ın böyle bir şey yapacağına ama ne yapacağına o bile kararsızdı. "Tabii terk etmeyeceğim. Kalsa da gitse de bilecek ardında dağ gibi bir ağabeyi olduğunu. Sadece... Dolunay... Bilmiyorum güzelim aklım çorba gibi." Canım kocam, sesi öyle sıkışmış gibiydi ki üzüldüm onun bu hallerine. Kıyamazdım ki ben ölümüne sevdiğim kocama. Doğruyu söylemek gerekirse hormonlarım şimdide Tarık'ı öldürmek istiyordu. Yapsa mıydım acaba? Hem geçerli bir sebebim de vardı.

Hamileydim ben ve birilerini öldürmek istiyordu canım, o birileri Tarık'sa ne yapayım?

"Belki de yaşayıp görmeli sevdam, belki de Hüsna'nın bunları yaşaması gerekli." Hüzünlü bakan gözlerinin ardından dudaklarının acı tebessümü düştü sarı saçlarımın arasına. "Bir kız kardeşin olsa, göz göre göre izin verir miydin acı çekmesine?" Doğrusu bir kardeşim var mı bilemiyorum ama içimde bir yer sızladığında başımı hayır der gibi salladım.

"Aynen öyle benim güzel şeytanım, asla izin vermem o kızın acı çekmesine. Hüsna yeterince acı çekti çocuk yaşından beri. Köye ilk geldiğimde hastalıktan ziyade açlıktan ölecekti biliyor musun? Anası babası öleli iki sene olmuştu ben köye geldiğimde. Alişal'ın torunu bir de bu kız." Şaşkınlıkla büyüdü gözlerim bu kez. O adam gerçekten adi domuzun tekiydi ama ailesine bağlı bir domuzdu. Nasıl olmuştu da Hüsna'yı kaderine terk etmişti. "Sırf oğlunun ölümünden, Hüsna'nın annesini sorumlu gördüğü için kızı umursamamış, dahası köylüyü de korkutmuş kendince. Bir iki köyün ileri geleni iki güne bir, bir iki kap yemek verirlermiş zavallı çocuğa. Kendi çok iyi yemek yapardı doğru ama ekmek yapacağı doğru düzgün tahılı bile yoktu. Kolay mı biran da anasız babasız kalmak? Ben eşek kadar adam olduğum halde bak kaldıramadım babamın ölümünü. O itin en büyük derdi de zaten onun sahip çıkmadığı torununa benim sahip çıkma çabam."

Beyaz Düş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin