İlk Göz Yaşı

3.2K 281 23
                                    

Eheheheh Medyayı Yanık Dolunay'a söylesin mi? 

Deniz Türkan=Güzel bu nasıl sevdaymış... Anladınız eheheheheh



Salona geçtiğimde Miyase'nin çardakta uyuyan kızı merakla izlediğini görünce gülümsedim. "Hâlâ çok yorgun, hadi Miyase sen de uyu biraz."

Merakla bakan kara gözlerinde ayrı bir hüznü daha vardı küçük kızın. Dilini yakan soruyu sorduğunda anladım o hüznün nedenini. "Babam, babam değil miymiş?" Konuştuklarımızı duymuştu demek, belki böylesi daha bile iyi olmuştu. "Evet, Hasan senin baban değilmiş ama istersen ben senin baban olurum." Küçük kızın gözlerinde ki artan sızıyı görebiliyordum, yalan yok üzülmüştüm onun için ama artık geleceği daha aydınlık olacaktı.

"O adam ya yine beni kaçırmaya çalışırsa?" Titreyen gözyaşları akmamak için direnen güçlü kızıma sarıldım sımsıkı. Deniz'ime sarılamadığım her saniyeye bedel olurcasına sarıldım. "Bir daha asla o it senin yanına yaklaşamayacak Miyase sakın korkma."

Sözlerime kani olunca bir süre sonra masum sorusu yüreğimi sızlattı. "Okula gidecek miyim?" bu sorunun altında aslında neler gizliydi kim bilir. Sadece bir soru olmadığına adım kadar emindim.

"Tabii, hele bir gitme!" derken tatlı tehditlerime, uyuyan kız açtı gözlerini. Miyase'yi gördüğünde biraz tedirgin oldu ve gözlerime baktı. "Bu Miyase, benim kızım" derken, kızın adını bilmediğim geldi bir kez daha aklıma. Ona bir isim şarttı, hatta benim aklımdaki isim şarttı. "Adını hatırlamıyorsun değil mi?" şaşkın menekşe rengi gözleri gözlerime kenetlenmişti. Usulca onayladı başını aşağı yukarı kaldırarak. "O zaman sana güzel bir isim gerekli bence, sence?" yine başıyla onayladığında beni, bu kez beyaza dönük dudaklarında tatlı bir tebessüm oluştu.

"Seni ilk bulduğumuzda gökyüzünde parlak bir dolunay vardı. Ne dersin bence adın şimdilik Dolunay olsun."

********

Doğrusu sevmiştim bu ismi, ya da onun benim için böyle güzel bir isim bulmasını sevmişte olabilirim...

Ne oluyor bana anlamıyorum. Daha yeni tanıdığım adamın ağzından çıkan bir söze alınabiliyor veya sevinebiliyorum. Normal mi bu? "Miyase seni ölmekten kurtaran kahramanın, dere kenarında seni ilk görüp bana haber vermişti." Karşı çardakta oturan hırpani çocuğa kaydı gözlerim. Demek bu küçük kız sayesinde yaşıyordum.

Teşekkür etmek için ağzımı açmıştım ki yüreğime bir korku çöreklendi. Sanki konuşursam birilerine çok büyük bir acı verecektim. Zaten çıkmıyordu da sesim. Dolu dolu gözlerim yanık yüzlü, kar kokulu adama döndüğünde onunda beklentiyle bana baktığını gördüm. Utançla indirdim gözlerimi.

Adım sesleri iliştiğinde kulaklarıma hafif kaldırdım başımı. Adam, çardağın en ucundaki örtüyü kaldırdı ve bir yorgan, bir de yastık çıkardı, 'U' şeklindeki çardağın orta kısmına bıraktı. "Miyase, sen ablanla burada kal, ben yavruların yanındayım kızım, korkma tamam mı?"

Sözleri küçük kızaydı ama sanki bana söylüyormuş gibi hissetmiştim. Yok yok bende bir gariplik var ama ne bilmiyorum. "Dolunay şimdilik konuşamıyor Miyase, haberin olsun." Sesinde bir öfke veya başka bir his aradım ama yoktu. Kabullenmişti belki de benim bu dururumu bilmiyorum. Sonra gitti.

Ne var ki büyük oda onun yokluğu ile daha da büyümüştü sanki. "Abla ben aydınlıkta uyuyamam, ışığı kapatayım mı?" aslında ben uyuyana kadar açık kalıyordu ışık, uyandığımda ise muhakkak kapalı olurdu. Galiba korktuğumu anladığı için o adam açık bırakıyordu lambayı. Yine de dişlerimi kenetleyip başımla olur verdim küçüğe.

Beyaz Düş (Tamamlandı)Where stories live. Discover now