Dolunay'ın Tablosu

1.9K 234 18
                                    

Herkese İyi Okumalar canolarım....

Günler geçti, haftaları doldurdum ama yine de değişmiyordu hiçbir şey. Dolunay ben dahil kimselerle konuşmuyordu. Eskiden günün çoğunda bebeğini sever, konuşurdu ama artık onu bile yapmıyor. Soğuk, sessiz, küskün bir melek gibiydi. Sadece usul ve sessizce yemeğini yiyor, sonra yeniden yatıyordu. Uyumuyor, sadece gözlerini kapatıyor. O Allah'ın cezası gün ben kendime gelinceye kadar ağlamış, bağırmış, Eris denen piçe yalvarmış unutacağına, konuşmayacağına dair yeminler ederek. Şimdi de sanırım yeminini yerine getiriyor.

O piçi bulursam eğer ellerimle geberteceğim ama şimdi ki sıkıntım çok daha derin. Bir anlık sinirle onu kaybetmiş miydim yani? Hayır buna asla izin vermem, o farklı. O benim ruhumun aynası ve ben o olmadan kirli izlerimin gerisini göremem. 

Bir oldu İstanbul'dayız, Orhan'ının evinde. Burası bir nevi üssümüz gibi oldu, çocuklar o günden beri daha bir hırsla arıyorlar Eris hakkındaki bilgileri ama yok. Sanki dünyada öyle bir adamın varlığı hiç yoktu, Abel hakkında da hiçbir bilgiye ulaşamıyoruz.

Komutanlarımızdan bazılarına ricada bulunduk istihbarat konusunda ve sonunda bir bilgiye ulaştık. Evet Hamza Cankut ve Vanessa'nın gizledikleri bir kızları vardı ama kızın adı Aceline Melek, kız on dokuz yaşındaydı. Yedi sene önce bir kızları daha olmuş, o kızın adı ise Meryem ama Abella ismi hiçbir kayıtta geçmiyor. 

Hamza Cankut ölmüş neredeyse bir sene önce, yani Dolunay'ın bana geldiği dönemler hemen hemen. Gariptir ki cesedi ortalarda yok adamın, Vanessa ise tam bir muamma, nerede olduğuna dair en ufak bir bilgi bile ulaşamıyoruz, hatta ölümü sağ mı onu da bilen yok. İçimde ki şüpheler delice fikirler veriyor bana. Ortada ölmüş bir adam var ama ceset yok, nasıl öldüğüne dair tek söylenen trafik kazası. Denize yuvarlanan bir araç. Diğer yanda ise Vanessa... o da yok ortalarda ve kızları. Bunca sene kimsenin bilmediği iki kız, hiçbir yerde küçük bir kare fotoğraf olmaz mı? Yok. Ortada çok fazla 'yok' vardı ve bunların hepsi bana sürekli delice düşünceler aşılıyordu. Mesela hepsinin bir kuytuda saklandığı gibi düşünceler!

Hamza'nın adamlarına ulaşmaya çalıştık, içlerinden biri Mit ajanı, geçen sene girmiş içlerine. Dediğine göre adamın karısı neredeyse iki sene önce kaybolmuş, herkes öldüğünü düşünüyor ama yine elimizde bir 'yok' var çünkü ortada kadının da öldüğüne dair bir kanıt yok. Kızların ikisi de hemen hemen aynı tarihlerde yok olmuşlar, öylece biran da. Arayan da yok kızları. Acaba iki kız kardeş, Dolunay gibi Eris'in eline mi geçmişti? Öyle ise durum çok daha vahimdi.

Adamın tarifine göre kızların ikisi de sarışın çok güzel kızlarmış ama kendisi de pek tanımıyormuş kızları çünkü iki kız da Fransa'da yaşıyormuş. Sadece bir iki kez görmüş, büyük kız evliymiş. Adamın dediğine göre annesi ortadan kaybolunca babası kızı sağ kolunun oğluyla alelacele Fransa'da evlendirmiş. İyi de en azından kızın kocası neden kızların peşine düşmemişti? Tabii yaa... kızların yerini biliyor, bu yüzden de aramıyordu muhtemelen.

Böyle olmayacaktı. Hamza'nın evine gidip yerinde bir inceleme bize şart olmuştu. İstanbul'a geldiğim günün akşamı Miyase'yi getirtmiştim yanımıza. O günden beri Dolunay'ın gözlerinde ilk defa bir yaşam pırıltısı var. Bana donuk kalan güzel menekşeleri, Miyase'ye sevgiyle bakıyor ama yine de konuşmuyordu inatla. Kâbusları ise artık sessiz, daha doğrusu korkuyla inlediğini duyuyorum ama titreyerek uyanır uyanmaz elleri dudaklarına kapanıyor, sanırım konuşmamak için yapıyor bunu. Ağlamıyor. Kızların doğumuna altı hafta kaldı.

"Öğrendiklerimizi söyle Göktuğ. Vanessa eğer gerçekten annesi ise bilmeye hakkı var. Kardeşleri ile ilgili bir şeyler biliyor mu öğrenebiliriz. Her şeyi hatırlıyor o kız."

Beyaz Düş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin