Ağır Yaralı Kızlar

2.6K 260 35
                                    

İyi okumalar

                       

*************

Henüz çok uzaklaşmamıştım ki patlayan bir silah sesi ile dondu adımlarım. Ardından yeniden köye doğru koşmaya başladım, içimdeki sızı öyle büyük, öyle acıyordu ki canım, dünyayı yakmak istiyordum. Daha içlere girmemiştim, tepeye çıkan yolda gördüklerimle beynim dondu, azalarım bir depreme tutuldu, kalbim acıdı, kırıldı hatta bir kez daha yıllar sonra ilk defa...

Duman yerde, bir kan gölünün ortasında yatan kızın önünde bekliyor, kimseleri ona yaklaştırmıyordu. Beni fark etmeyen köylülerden birisi öne doğru birkaç adım attı, elindeki silahı Duman'a doğrulttuğu an kendime geldim ve belimdeki silahı çıkarıp adamın bacağından vurdum. Adam acıyla yere düşerken, diğerleri geriye doğru birkaç adım attı.

En önde Alişal yine lanetli ağzını açtı. "Aha! Aha işte görün kadınlarınızı, çocuklarınızı emanet ettiğiniz kafiri. Bu kahpe onun oynaşı, bakın nasıl da koruyor oynaşını!" silahın namlusunu o yaşlı piçe doğrulmuştum ki önüne geçlerden bir gurup durdu. "Umurumda mısınız lan? Hepinizin geçmişini, yedi ceddini sikmezsem bende Yanık değilim!" doğrulttuğum silahı ateşleyecekken Hasan ve Tarık tarafından engellendim. "Şimdi yeri değil Yanık, kızın sana ihtiyacı var."

"He Yanık, hadi sonra soracaz hesabını emme gız kötü durumda." Yerde kan içindeki küçük şeytanıma yaklaştığımda acıyla inlediğini duydum ya dünya yeniden döndü benim için. Biran onu hareketsiz görünce öldüğünü sanmıştım. Tarık uzanmıştı ki yere, Dolunay'ıma, onu ittim ve kucağıma aldım. Duman'da yaralıydı ama kimseye dokundurmazdı kendine benden başka. Yürürken çok arkada kalınca kucağımdaki kızı Hasan'a emanet ettim, Duman'ı sardım. Akıllı kızım benim küçük oyuncağından ayrılmak istememişti demek ki. Birkaç gündür ortalarda görünmeyince ormana kaçtığını sanmıştım. Onun için ormanın kenarına yiyecek bir şeyler bırakıyordum aç kalmasın diye.

Kızımın boynuna bir öpücük kondururken küçük bir yavruymuş gibi boynuma sokuldu, inledi acıyla. "Tamam güzel kızım, sen de iyi olacaksın sonra o moruğu ellerimle geberteceğim." Eve geldiğimizde hemen muayenehanenin kapısını açtım. Sedyelerden birine Hasan, Dolunay'ı yatırdı ben de diğerine Duman'ı bıraktım. Duman'ın acilen uyuması gerekliydi ve iğnemi hazır edip kızımı uyuttum.

Yeniden Dolunay'a baktığımda kanla kaplı sağ omzuna baktım dikkatle. Hala kanaması vardı, elbiseyi kesip daha detaylı baktığımda mermi yarasını gördüm. Benim aptallığım, korkularım yüzünden şimdi bu haldeydi iki kızımda. Eğer ona böyle kötü davranmasam gitmeyecekti o lanetli köye, ortaya çıkmayacak, kimsenin ilgilisini de çekmeyecekti. Tabii bu arada Alişal denen yaşlı piçin amacını da anladım. Beni bu köyden göndermek istediği için milleti galeyana getiriyor, bunu da Dolunay üzerinden yapıyordu. Ulan inat değil mi gitmeyeceğim işte!

Lakin nereden anlamıştı benim Dolunay'a olan ilgimi?

"Dolunay, beni duyuyorsun değil mi?" Kendindeydi ama sesi çıkmıyordu, biraz yerinden doğrulttuğumda acıyla bir çığlık attı ama bakmalıydım. Merminin çıkış izini aradım sırtında ama yoktu lanet olsun ki. Mermi içeride olmalıydı hâlâ. "Güzelim canın çok yanacak ama seni uyutmak istemiyorum." Elimdeki bembeyaz eli kasıldı, korkuyordu büyük ihtimal. Dayanabilir miydi acaba?

Üzerine bir örtü öttüm, onu uyutmayacaktım hayır ama morfini ayarlayıp yaranın olabilecek en yakınına enjekte ettim. "Hasan! Tarık!" kapıda bekleyen adamlar içeri hızla girdiklerinde "Yardım edin, mermi hâlâ içeride, önce onu bulmam gerek" dediğimde ikisi de önce dondular. "Hadi lan ne bekliyorsunuz, davet mi?!" İki adam ne yapacaklarını bilmeyerek baktılar yüzüme, "Tarık eldiven, eldiven geçir ellerine. Hasan sen de bana acilen Hüsna'yı getir." Hasan derin bir oh çekti, korkuyordu kandan çünkü. Gören de iri cüssesi ile bir şey sanırdı.

Beyaz Düş (Tamamlandı)Where stories live. Discover now