Yalancı

1.9K 236 38
                                    


"İhanete uğradık Yanık" dedi. "Sen o ilk baskında hata yapmadın, hiç birimiz bir hata yapmadık. Kalleşlik sahte aşktan, kardeş dediğimizden gelmiş."

 İhanet...

"Murat..." Hiçbiri yüzüme bakamıyordu ama Orhan, sanki ızdırap çekiyordu. Yumrukları sıkılı, kontrolsüz bir öfke gelip geçti gözlerinden. Herkes gibi Orhan'da bir sıfır yenik, kim olursa olsun acımıyor hayat, her zaman birkaç adım ötemizden geçip giderken sadece bize acı dolu küllerden bir avuç dolusu bırakıyordu. Neyse ki hayatın acımasızlığına müdahale eden bir kader var. İşte o en azından bir avuç küle karşılık, bir mutluluk sebebi veriyordu biz insanlara her şeye katlanabilmemiz için. Murat'ta Orhan'ın ilk hayatta kalma çabaları içinde, bir avuç kül karşılığında verilen mutluluğu,  çocukluğu, ilk yalnızlığındaki kardeşiydi. Yetimdi Orhan, çocuk esirgemede büyürken kardeş bildiği bir tek Murat vardı, sonra biz girdik hayatlarına. Yine de ayrıydı onların dostlukları, daha derin, daha büyüktü. Sanki aynı anadan, aynı babadan doğmuş gibiydiler. 

"Murat seni bilerek satmış o adamlara."

"Ne?" Soru ağzımdan çıkarken gerçekten anlamıyordum, sözcükler anlamlarını bulduğunda zihnimde, ilk inkârı yeltendim. "Yapmaz!" dedim. Ki bu inancım öyle güçlüydü ki inanmamak için diretiyordu yüreğim. Yeniden Orhan'a döndüm. O benim gibi, bizim gibi değildi, şakalar yapmazdı. Orhan benim zıttım ne varsa oydu. Altı sene önceki Göktuğ vatan aşığıydı, hâlâ da öyle ama şımarıktı. Orhan ise hayatla benden bile erken tanışmış, bu yüzden katılaşmış bir yüze sahipti her zaman. Benim çevremde dönen kadınlar, üzerime titreyen annem, babam, ablam. Yani kısacası Allah benden bir aile almıştı ama giden ailem kadar mükemmelini de vermişti. Orhan ise hep yalnız kurt olmuştu. Bu yüzden kendimle ilgili kararlarda her zaman isteklerimi önde tuttum büyüyünceye kadar. Yani oğlumu kaybedene kadar. Ben o gün büyüdüm.

O güne değin tim askeri ve doktoruydum. Yakışıklıydım, girdiğim her ortamda seçilir, izlenirdim. Timin içinde de diğerlerini kendime benzetirdim, gülerdim hep, güldürürdüm. Yaptığım iş konusunda hiç kimseye laf düşürmezdim doğru ama dedim ya şımarık bir yapım vardı. Orhan ise timdeki diğer herkesten daha başkaydı. Ben kahkaha atarsam, o somurturdu, ben somurtsam o gülerdi ben de güleyim diye. Hani babalar vardır ya; çocuklarını canlarını uğruna verecek kadar çok severler ama göstermezler. İşte o babaydı Orhan. Orhan yalan söylemezdi, şaka yapmazdı. "Orhan...?" derken ben sesim 'yalanla duyduklarımı' der gibi çıkmıştı. Dileğimdi çünkü.

"Yaptı!" Orhan'ın sesi evi adeta inletti. Konuşmak istiyor ama yapamıyor gibi bir hali vardı. Onun konuşmayacağını anlayınca Bekir başladı anlatmaya. "Senin öldüğün haberini aldıktan sonra delirdik hepimiz. Emir falan dinlemedik, saldırdık her yere. Tek derdimiz senin ölümüne sebep olanları bulmaktı. Hakkâri kırsalında, Celil'in uzantılarının yeniden toparlanmaya çalıştıkları haberlerini aldık, komutan emir verdi, gitmeyecektik ama dinlemedik. Pusuya düştük. Elimiz kolumuz bağlı, kurbanlık koyunlar gibi beklerken Murat geldi önümüze, yüzünde bir parça pişmanlık vardı, acı ve çokça öfke geziniyordu gözlerinde. Dedikleri..."

Sustu Bekir, o bile diyemiyordu bildiklerini, ben nasıl dinleyeyim. Sonunda derin bir nefesle topladı aklını "Dedikleri yenilir yutulur değildi Göktuğ. 'Gamze'yi çok sevdim ben, o ise kendisini asla sevmeyecek bir adamı sevdi' diye başladı şerefsiz konuşmaya. Eğer sen ölürsen Gamze ile ilerde bir gün bir şansı olabilirmiş. Gamze'yi de kandırmış. Gamze'nin derdi belli, senin ordudan ayrılmanı istiyordu. İster sen ayrıl ordudan, ister atıl onun umurunda değil tabii. Murat'la ikisi bir plan yapmış, Celil'in adamlarına senin adını vermiş Murat, karşılığında ise senin ölmeni istemiş. Tabii planın bu kısmından Gamze'nin haberi yok. İşler ters gidince, yani Gamze ve Deniz ölünce Murat çıldırdı. Biz sana üzülüyor sanırken o kaybettiği karşılıksız aşkına yanıyormuş."

Beyaz Düş (Tamamlandı)Where stories live. Discover now