Küs Aşklar

2.4K 252 19
                                    


"Geçmişini siktiğim zürriyetsiz iti, bırak lan beni!"

"Yanıııkk!!!" Kulaklarıma gelen, öfkemi aşıp bana sesini duyuran kadınla biran için duraksadım. Konuşmuştu, evet kötü bir zamanlamaydı ama konuşmuştu. Arkamda ki adamın bacağına bacağımı dolayıp ondan kurtulduğumda yere düşen adamın üstüne çıkıp yumruklamaya başladım. Öküz gibiydi herif ama neyse ki düşerken yere başını çok sert çarpmış onu sersemletmişti.

Oyalanacak çok vaktim yoktu, Dolunay'ın çığlıkları beni daha da delirtiyordu. Bu sıra da iki el silah sesi ilişti kulaklarıma. Aynı anda arkamı döndüğüm vakit Emir'in kapı kilidini silahıyla parçaladığını gördüm. Ayakta zor duruyor, olduğu yerde sallanıyordu; gözleri ise her an kapanacak gibi. Elindeki silahı bana doğrulttuğunda ne yapmaya çalıştığını anlamadım doğrusu lakin birkaç saniye sonra silah bir kez daha patladı. Kulağımın yanından geçen merminin sesini işittim yeminle.

"Ça...buk Göktuğ, koş." Fısıltılı sesi artık tükendiğini anlatıyordu, ona bakmam gerekliydi ama ne var ki şuan önceliğim sadece Dolunay'dı. Emir'i orada bırakıp eve girdim koşarak ve saniyeler sonra salonda, karımın üzerine abanan iti yere attım. Ne olduğunu anlamayan piçi yere yüzü koyun yatırdığımda ellerini sırtında birleştirip dizimle bastırdım sırtından.

Ölecekti elbet ama bu duraksamamın bir nedeni, hem de geçerli bir nedeni vardı. "Dolunay ellerini kulaklarını kapa. Gözlerini de kapa sıkıca hemen! Ben demeden de açmayacaksın anladın mı?!" Anlamamıştı çünkü şoka girmişti. "Dolunay sana diyorum! DOLUNAY KAPA GÖZLERİNİ!!!" sonunda beni duymuş ve gözlerini sımsıkı kapamıştı. Elleri de kulaklarına gittiğinde arkasını döndü bana. Şimdi dizimin altında debelenen çelimsiz ite gelmişti sıra. Bu adam az önce boğuştuğum şerefsizden daha zayıftı ama buna rağmen daha kuvvetliydi, zor zapt ediyordum. Ya da galiba yaşlanmıştım artık.

Hafif baskımı gevşettim ki daha rahat bir şekilde punduna getirebileyim. İstediğim gibi de hareket etmişti can havliyle. Yerinden doğrulmaya çalışırken biran için azıcık oyun oynamak istesem de Dolunay bu kadar yakınken gerçek beni göstermeye cesaret edemedim ve toparlanmaya çalışan adamın dizinin arkasına tekme atıp yeniden diz çökmesini sağladım. Seriydi hareketlerim; adamın çenesini bir elimle yukarı kaldırırken, diğer elimdeki küçük neşteri can damarına sapladım. Kanında boğulan adamın çıkardığı hırıltılı sesleri Dolunay'ın duymasını istemiyordum, bu yüzden can çekişen adamın boynunu kırdım aceleyle.

Cansız beden hâlâ yerde seğirirken küçük masum şeytanıma yaklaştım. Ellerim kan içindeydi ve ona bu ellerle dokunup kirletmeye hakkım yoktu. Yine de biran önce buradan çıkması gerekliydi. Salonun üç tarafını kaplayan uzun sedirin üstündeki yaygıyı kaptığım gibi kadının omuzlarına sardım. Bu dokunuşumla çığlığı basıp çırpınmaya başlayınca korktum görebileceklerinden. Gözlerini açmasına izin vermeden göğsüme kapadım yüzünü hemen, anında sakinleşti.

Kucağıma aldığım kadının yüzünü boynuma çektim. Hiçbir şey görmemeli, benden korkmamalıydı. Yatak odasına girdiğimde usulca yatağa bıraktım titreyen bedenini. "Sakın gözlerini açma, hiçbir şey duyma sakın Dolunay. Ben gelinceye kadar buradan da dışarı çıkmayacaksın anladın mı?" Anladığını belli etmek için başını salladığında ısrarla "Anladığını söyle Dolunay, az önce adımı bağırdığın gibi konuş benimle" dedim. Bekledi bir süre ama bu zamanda gözlerini açmadı tıpkı dediğim gibi. "Hadi Dolunay konuş, zamanım yok!"

"Tamam." Fısıltısını ben zor duymuştum ama acaba kendisi duydu mu diye merak etmiyor değildim. "Daha yüksek Dolunay!"

"Tamam!!!" işte şimdi olmuştu. Artık kendi sesini duymuştu ve biliyordum ki bundan sonra susmayacaktı. Ve yine biliyordum ki başımın etini yiye yiye öldürecekti beni dırdırlarıyla ama Allah bir daha bu sesi eksik etmesin kulağımdan, yüreğimden...

Beyaz Düş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin