Kayıp Güzel Şeytan

2.9K 275 34
                                    

Ahh sigaramın Dumanına Sarsam Saklasam Seni. Hadi bunu da Dolunay; deli, kar kokulu adamın söylesin ;)

İyi Okumalar...

******************

Elini göğsüne bastıran kıza yaklaştığımda irkilerek kaldırdı başını. "Ne oldu?" dediğimde gözleri çok az bir kısmı tezgâhın üstüne dökülmüş tepsiyi gösterdi. Sanırım fırına attığım yemeği almak isterken elini yakmıştı. Usulca göğsüne bastırdığı elini çektim kendi avuçlarıma.

Gerçekten kıpkırmızı olmuştu pembe beyaz avuç içi, biraz da kabarmış gibiydi. Odama gidip yanık için merhem aldım ve usul usul sürdüm avucuna, bir yandan da üflüyordum yarasına. Canı ne kadar da acıyordu ki kolumu tutan sağlam elinin tırnakları etime geçmişti. Aslında sarmaya gerek yoktu ama biraz daha diz dize kalalım istediğim için sargı beziyle sardım elini.

Parmaklarıma daha sözümü geçiremeden yüzünün iki yanına konmuşlar, gözyaşlarını siliyorlardı. Şefkat istediği hala dolu dolu bakan gözlerinde ayandı. Ne kadar yumuşaktı teni böyle, alamıyordum kendimi usulca çektiğim kızın dudaklarına bakmaktan. Gözlerini kapatmış bekliyordu sanki onu öpmemi.

"Yanık ağabey, Dolunay ablanın nesi var?" Miyase'nin mahmur sesi ile uzaklaştım bir melek kadar güzel kızdan. Yalancı bir öksürük sesi ile toparlandım ve Miyase'ye döndüm. "Elini yakmış." Bu kısa açıklamayla Miyase'nin gözleri Dolunay'ı buldu. Şefkatle tıpkı benim yaptığım gibi gözlerini sildiği kıza gülümsüyordu yumurcak. "Çok acıyo mu abla?"

Yalansızca başı ile onayladı Miyase'yi sarı melek. Allah'ım biran önce bu kız buradan gitmeli yoksa benim kalbim elden gidecek. "Hadi bakalım kızlar usul ususl siz sofrayı kurun, ben de geliyorum." Miyase'nin şaşkın bakışlarına gülümsedim ve örgülü saçlarının arasına bir öpücük kondurdum eline sofra örtüsünü verirken. Yanında bekleyen diğer güzel de elini uzattığında bana, sağlam olan avucuna kasnağı bıraktım ama gitmiyordu. Ne bekliyordu ki acaba?

Sonra biran da hayal kırığı dolu bir ifade ile döndü ardını. Dolunay'la aramızda sadece ikimizin anlayabildiği bir dil vardı ama bazı zamanlar ben bile anlayamıyordum ne olduğunu. Az sonra yeniden mutfağa girdiğinde yüzüme bakmaktan kaçınır gibiydi. Evet böylesi kesinlikle en iyisiydi yoksa ben ben olmaktan çıkıp yeniden o herkesi seven adama dönüşecektim.

"Sen git otur, daha fazla hem kendine hem bize zarar verecek şeylerden uzak dur." İrkildi, sanki üzerine soğuk su dökmüşüm gibi olduğu yerde irkildiğine yemin ederim. Tamam sözlerim biraz ağırdı lakin başka yolum yoktu, o bana kaçamak, korkarak veya merakla baktıkça umutlanmak için fırsat kolluyordu yüreğim. Kapıdan çıkarken küçük yumrularının sıkılı olduğunu, titrediğini gördüm.

Siktir bir de onlara sürpriz hazırlamıştım yeni seneye girerken mutlu olsunlar diye. Oysa kızı yerin dibine soktum az önce. Pişmanım ama doğru yaptığıma eminim. Sonra içeri Miyase girdi, hâlâ çocuğun üzerinde bir gariplik vardı ama ne. "Kızım bir şey mi oldu?"

Başta sessiz kalsa da sonunda çözüldü dili. "Elif anamın akrabaları babam... yani Hasan babayı sıkıştırıyorlarmış, bize söz verdi karın, başlık parası aldı diye."

"Eee...?"

"Elif abla beni sıkıştırdı okula giderken. 'Sana bunca bakmış adamı yüzüstü bıraktın hakkı sana helal olur mu?' dedi. Sonra sana yalvarmamı, beni geri onlara vermen için ağlamamı söyledi. Daha da olmazsa Hasan baban için o adama kaçacaksın yoksa Hasan babanı vururlar dedi. Ben istemiyom Yanık ağabey, o adamdan korkuyom ben, ama Hasan babama da zarar gelsin istemiyom. Kurban olam bi şey de bana."

Beyaz Düş (Tamamlandı)Where stories live. Discover now