35.Bölüm/ Eris'le Yüzleşme

1.9K 227 19
                                    

Medya= Sting (Shape of My Heart)
33,34 ve 35. bölümleri birlikte gönderdim huzurunuzda 😘💕

**********

Aşağı hızla indiğimde önce bahçeye baktım, mutfak zaten boştu. Salona yeniden döndüğümde timin evdeki kısmı ıslak bir şekilde ayaktaydı ve zavallı aşçı bir köşe de korkula izliyordu bizi. "Ne oluyor lan gece gece?"

"Gitmiş!" dedim sessizce, sonra öfkeme hâkim olmayarak "Beni dinlememiş gitmiş Allah'ın cezası! Bizi uyutup kaçmış o piç kurusuyla yüzleşmeye!"

"Ne diyorsun oğlum, gitmez!"

"Ulan halimize bak halimize, hâlâ sersem sersem bakıyor gözlerimiz! Üstelik evde yok, bahçe de yok o zaman nerede bu kız?" Evde büyük bir karmaşa baş gösteriyordu ki aşçı yenide girdi araya. "Göktuğ bey vallahi benim bir suçum yok!" ne dediğini anlamak ister gibi baktım adama. "Ne diyorsun lan?"

"Ben yemeği yaparken bir ara kilere girdim, mutfağa döndüğümde hizmetçi kızlar yemeklere bir şey döküyorlardı. Ne yaptıklarını sordum, tuz attık dediler. Kızdım, bir daha karışmayın benim yemeğime dedim. Yemek servisinden sonra odama geçtim. Her yer sessizdi ama sonra birden bir kırılma sesi geldi, ne olduğunu anlamak için odamdan dışarı çıkıyordum ki dört adamın Dolunay hanımı götürdüğünü gördüm, Dolunay hanım baygın gibiydi ama bir şeyler demeye çalışıyordu. Hizmetçi kızlar da onlarla beraber gittiler. Ben de saklandım bir köşeye onlar gidene kadar. Sonra sizi uyandırmaya çalıştım." Evime, burumun dibine girip karımı mı kaçırmışlardı yani?

"Ya sen? Sen niye uyumadın?"

"Ben tatlı yemem Göktuğ bey, şeker hastasıyım." Şaşkındım çünkü adamın dediklerini anlamıyordum. Hizmetçiler yemeğe uyku ilacı koydularsa ne alakası vardı bu adamın şeker hastalığıyla. Anlamadığımızı anlamış olacak ki "Muhtemelen yemeğe değil tatlının içine karıştırdılar uyku ilacını Göktuğ bey, yoksa yemekten ben de yedim."

Tabii ya! Dolunay günlerdir doğru düzgün yemek yemiyordu ki. Uyanıklar muhtemelen bunu gördükleri için tatlıya koymuşlardı her ne ilaç koydularsa. "Kulübün önündeki adamlara haber edin, arka kapıya özellikle dikkat edilsin. Madem atağa geçti piç kurusu sabahı görmemesini garanti edelim bizde." Daha sözlerim bitmeden Semih çoktan telefonu almıştı eline.

Aşçının dediğine göre Dolunay tam olarak kaybetmemiş kendini, nereye götürüldüğünü biliyor muhtemelen. Ahh Allah'ım sen onun saç telini bile koru yalvarırım.

Semih bana döndü hızla, bir şey olduğu kesindi ama ne? Başımı salladım ne dediğini sorarcasına. "Kulüp baskın yemiş, muhtemelen İsmail Namlı'nın işi. Orada kan gövdeyi götürüyormuş."

"Gerizekalı herif duramadı yerinde!" düşündüm ve bana en mantıklı gelen cevap kendiliğinden döküldü dudaklarımdan. "Orası karıştıysa eğer Dolunay'ı oraya götürmez şerefsizler" Yüzüm hızla kötücül bir tebessümle genişledi aklımı seveyim. Cebimden telefonumu çıkardım hızla. Dolunay beni kesecek! "Bu programı kullanmamayı diliyordum ama artık ne yaparsın, Dolunay ağzıma sıçacak ama o iyi olsun da ona da he deriz."

"Nasıl?"

"Dolunay'a geçenlerde aldığım kolye, hani anne bebek kolyesi var ya. Ulan amma unutkansınız ha, melek kolyesi hani iki kanadında birer bebekler vardı. Bebeklerin altında iki ayrı takip cihazı yerleştirdim. Olurda biri bozulursa, diğeri devreye girsin diye. Hadi uzatmayın ben gidiyorum." Karşımda ağızları bir karış açık adamlara baktım şöyle bir. Elbette karıma güvenim sonsuz bir çok konuda ama ne yazık ki bu konuda tam da düşündüğüme benzer sözler etmişti daha birkaç gün öncesinde. Neyse ki önlemini çok önceden alacak kadar zekiyim.

Beyaz Düş (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin