13

139 19 69
                                    

"Aşkını hissetmiyorum

Ve çok fazla soru sormuyorum

Bu sözler, çok fazlalar

Bana tepkimi gösterdiğinde."

   Bedenim usulca verandanın merdivenlerine çökerken, kulağım söyledikleri şarkıda takılı kalmıştı. Luke şarkıyı söylemeye başladığında onu Calum'ın yönlendiriyor oluşundan bu sözleri onun yazmış olduğu tahminini yürütebiliyordum. Zihnine baktığımda ise orada sadece kendimi gördüm. Hava yeni kararmaya başlamışken, normalden biraz daha erken geldiğimin farkındaydım çünkü bugün yoğun kar yağışı vardı ve güneş kendini göstermemişti.

"Güneş battığında, hepimiz yalnızlaşırız

Yok olurken beni izle

Bu boş sesler ve sonu olmayan hikayeler

O yüzden bana duymak istediklerimi söyle .-Küçük beyaz yalanlar-"

   Calum araya girip söylenmesini talep ettiği şekilde yeni bir dörtlüğü belli bir melodiyle söylediğinde sesi karşısında gözlerimi kapatıp başımı merdivenin korkuluğuna yasladım. 2 hafta boyunca kaçmıştım, Calum'ın deli gibi benimle konuşmak istediğini bilsem de, buna izin vermemiştim. Sakinleşmek için kendime zaman yaratmıştım ve işlerin istediğim gibi gittiğini her ne kadar söylemek istesem de, beklenenin tam aksi olmuş; kendime Calum konusunda söz geçirememiştim. İçimde ona karşı hissettiğim oldukça büyük bir koruma içgüdüsü ve ilgi vardı. Azalacağını düşünmüştüm ama azalmak bir kenarda dursun, gittikçe daha da artar hale gelmişti. Bu yüzden bu 2 haftanın benim için oldukça zor geçtiğini inkâr edemezdim.

"Bana hiç seslenmiyorsun

Nereye gittiğimi gayet iyi biliyorsun

Beni dudaklarınla kazandın

Ama beni sevdiğini söylüyor, belli etmiyor." *

   Luke'un sesini bastıran şey merdivenlerden duyduğum adım sesleri olmuştu. Matt hâlâ buradaydı ve geçen 2 haftayla birlikte hareketlerinde tek bir değişim olmamıştı. Bana sarkmaya devam ediyordu ama onu görmezden gelmekte üzerime tanımazdım. Ve ben onu görmezden gelmeye devam ettikçe, sanki o daha da üstelemeye yer arıyordu.

   Evin kapısı açılıp da dışarı çıktığında güldüğünü duydum.

"Erkencisin, güzelim." Kapalı ve 2 saniye öncesine kadar huzurlu duran gözlerim sinirle açılınca nefesimi verdim. Üzerimdeki montun ceplerine soktuğum ellerimi çıkarıp usulca ayağa kalktım ve verandaya çıkıp kapıya doğru yöneldim.

"Seninle uğraşacak halde değilim, Matt. Beni rahat bırak." Yüzüne geniş bir gülümseme yerleşmişken, yanından geçip gidiyordum ki kolumu tutup beni durdurdu.

"Hadi ama! 2 haftayı geçti." Kolumu sertçe ondan kurtarıp kıstığım gözlerimle ona baktım.

"Sen hayırdan anlamıyor musun? Sana istemiyorum dedim değil mi? Laftan anlasana!" Sonlara doğru iyice artan ses tonum kontrolden çıkmıştı artık. Yumruklarım iki yanda sıkıca dururken ona saldırmamak için kendimi çok zor tutuyordum. Bana doğru bir adım attığı sırada ikna edici olduğunu düşündüğü bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Bak, ben o kadar kötü bir insan değilim, tamam mı? Sadece benimle biraz vakit geçirir-" İyice yakınıma girip kolumu yeniden tutacaktı ki tüm dengem şaştı. Kanının kokusu içerideki çocuklarınki kadar davetkâr değildi ama kan kandı işte.

"Yaklaşma!" Onu omuzlarından sertçe ittiğim sırada, her şey aşırı hızlı gelişti. Fakat algılarım fazla açıktı. Bu yüzden yaşanan her şeyi tek tek yakalayabilmiştim.

MARBLE / c.hOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz