22

116 19 55
                                    

  Mahzende yaşayan ve dünyada kalan son Vampirler olduğunu sandığımız güruh dışında, yeni Vampirlerin de var olduğu gerçeği yeni yüzleştiğimiz bir gerçekti. Bir tanesi Phoenix ve ben tarafından yönetilen bir görevde konuşma fırsatı bile verilmeden öldürülmüşken, yeni bir tanesi ise tam şu anda karşımdaydı ve sözlerine bakılırsa muhtemel sonunun daha önceki Vampirle aynı olacağını söyleyebilirdim. Fakat daha öncesinde yaşandığı gibi şaşkınlıktan doğan hataya düşülmemeli, onun kim olduğu ve kime bağlı olduğu öğrenilmeliydi.

"Düşündüm de, bu beni pek alakadar etmiyor. Kan kandır." Sözleri niyetini apaçık öne seriyordu. Ona saldırmadan önce bilgi almam gerektiği gerçeği sinirimi bozsa da ona açık vermeden ifadesiz yüzümle kollarımı göğsümde birleştirip başımı hafifçe kaldırdım.

"Haberin olsun diye söylüyorum, insanın kılına bile dokunamayacaksın." Vampir sözlerime histerik bir kahkaha atarken duygularımı bir kenara bırakarak yeniden konuştum.

"Kimsin sen?" Vampir olduğu yerde bir daire oluşturacak şekilde kendi çevresinde adımlamaya başlarken dalga geçer gibi konuştu.

"Ne demem gerekiyor? İsmim Paul falan mı?" Ciddiyetsizliği sinirimi iyice bozmaya başlamışken sadede geldim.

"Ne zaman dönüştürüldün?" Kaşları havaya kalktığında abartılı hareketlerle tek elini cebinden çıkardı ve yürümeye devam ederken kolundaki saatine bakar gibi yaptı.

"Bilmem? İki sene falan olmuş mudur acaba?" Ona karşılık benim de kaşlarım çatılınca yutkundum. Bizlerin kafasına göre insanları Vampire çevirmeleri yasaktı. Ayrıca iki sene oldukça kısa bir zamandı ve irade gücünün oturabilmesi için çok daha fazla zamana ihtiyaç duyulurdu. Önümde kelimenin tam anlamıyla yürüyen bir tehlike vardı.

"Birini dönüştürmek yasak." Paul bir anda yürümeyi bırakıp bana döndü. Yüzüne ciddi bir ifade oturmuştu.

"Kime göre?" İçinde bulunduğumuz bu konuşmadan sıkılmış olduğunu görebiliyordum. Aynı zamanda bedeninde doğan sabırsızlık, aldığı derin nefes ve eve kayıp duran bakışları gelecek olan şeyin sadece habercisiydi.

"Başınızda kim var? Halihazırda bir Vampir kolonisi var. Seni oraya götürebilirim." Paul dediklerimi umursamadan bana doğru bir adım attı ve artık elleri cebinde değil, bir pençe gibi iki yanında duruyordu. Yaklaşan saldırganlığı görebiliyordum. Gözlerindeki altın tonlarını gizleme gereği bile duymuyordu ve bu onun daha yeni beslenmiş olduğunu gösteriyordu.

"Bir koloni olduğundan haberimiz var. Başımızdaki adam da bunu pek umursamıyor. Onun yaşamak dışında çok daha farklı idealleri var." Başlarındaki adamın kim olduğunu bilemezdim ama tam yeniden sormak için dudaklarımı aralamıştım ki bıkkınlıkla nefesini verip fazlasıyla ciddi bir ifadeye büründü.

"Bu konuşma sıkmaya başladı. Kenara çekil de kanımı içip yoluma bakayım." Kurallar onun için önemli değildi. Görevler dışında keyfi insan kanı içmek bize yasaktı ve karşımdaki adamın bunu bilip bilmediğinden emin olamadım. Karşımda duran tehdit bedenimi karıncalandırırken kollarımı çözüp iki yanıma bıraktım ve gözlerimdeki altınların belirmesine izin verdim.

"Buna izin vermeyeceğimi anlamış olman gerekiyordu." Vampir yeniden omuz silktiğinde gerçekten benim durumumla ilgilenmediğini net bir şekilde gördüm. Zaten sonrası fazlasıyla hızlı gelişti.

   Vampir bir anda bana atıldığında içimden kısa bir lanet okuyup olduğum yerde kaldım. Onu evden uzaklaştırmam gerekiyordu ve aklıma gelen ilk seçeneğe asıldım. Vampir kendi hızında tam karşıma gelmişti ki, bir anda tekmemin karın boşluğuna tüm gücümde inmesiyle hazırlıksız yakalandığı tekmeme karşılık geldiği yöne doğru şiddetli bir hızla savruldu. Ben de kendi hızımda koşup onun peşinden gittiğimde ve havadaki bedeni yere inmeden onu yakalayıp biraz daha geriye savurduğumda, duruşu geniş bir ağaca sertçe çarpmasıyla olmuştu. Dudaklarından dökülen saldırgan hırlamayla birlikte yeniden atağa geçti. 

MARBLE / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin