32

71 15 122
                                    

   Bedeni ölü olan biri iliklerine kadar titreyebilir miydi, ya da kalbi durmuş olan bir varlığın göğsü bu denli sıkışabilir miydi, bilmiyordum. Fakat tam şu anda, evin salonunu durmaksızın arşınladığım sırada bedenime hâkim olan bütün hisler bunlardan ibaretti. Ellerimi birbirine sürterken bütün vücuduma yayılmış olan titremeyi hissedebiliyordum. Yerimiz biliniyordu ve bunu bilmek yaşayabileceğim bütün gerginliklerin bir anda dört bir yanımı sarmasına sebep oluyordu.

   Odanın içinde adımlamaya devam ettiğim sırada bedenim alev alacak gibi hissediyordum ve muhtemelen bu gerginlik benden çıkıp odadaki bütün insanlara yansımış olmalıydı ki, kimsenin ağzını bıçak açmıyor, odada ölüm sessizliği uluyordu.

   Ellerimi saçlarıma daldırdığım sırada, kendi içimdeki düşünce savaşlarına o kadar gömülmüş durumdaydım ki, Phoenix'in bir anda karşımda belirdiğini fark edemeyip ona toslayarak durmak zorunda kaldım. Yerdeki parkeyi delmek ister gibi yere sabitlenmiş olan bakışlarım hızlıca onunkilere çıktığında gözlerimde ne gördüğünü bilemiyordum ama gördüğü şey onun bakışlarındaki ifadesizliği bir bıçak gibi yardı ve bir anda derin bir nefes alarak tek kolumu omzuma dolayarak beni kendisine çekti. Aynı ısıyı paylaştığımız dudakları alnıma dokununca titrek bir nefes dudaklarımdan kaçtı.

Lütfen sakinleş.

   Beynime doğan kelimelerinden sonra gözlerimi kaldırıp ona baktım.

Ben ne yapacağımı bilmiyorum.

   Phoenix sıkıntılı bir nefes daha verip tek eliyle yanağımı kavradı ve gözlerimin içine bakarak başını iki yana salladı.

Başımıza ne gelecek olursa olsun, birlikteyiz ve bütün sorunları halledeceğiz. Bunu biliyorsun, doğduğumuz zamandan bu yana bu hep böyle oldu. Bundan sonra da böyle olmaya devam edecek.

   Boğazımdaki yumruyu yutkunarak gidermeye çalıştım. Aynı zamanda gözlerim kapatırken, yanağıma akan tek damla yaştan da habersizdim. Fakat köyde yükselen alevler kapalı gözlerimin önündeydi ve aynı alevlerin şu anda içinde olduğumuz evi de sarmasından korkuyordum.

   Halihazırda beynimde olan Phoenix bir anda beni sarsınca gözlerimi açıp çatılı kaşlarına baktım.

Bu asla yaşanmayacak.

   Sanki beynime fısıldaması yetmeyecekmiş gibi bir anda gür sesi kulaklarıma doldu.

"Duydun mu beni? Öyle bir şey olmayacak." Ona bakakalmışken, odadaki gerginliği kaldıramayıp bir anda patlayan insan Calum olmuştu.

"Konuşmaları sesli yapabilir misiniz? Çünkü ben de şu an gerginlikten kafamı duvarlara vurmak üzereyim ve bu sessiz sohbetler beni daha çok geriyor." Gözlerim Calum'a döndüğü sırada konuşmaya bir anda odanın bir köşesinde sigarasını içen Ted'in dahil olmasıyla onda olan dikkatim dağılıverdi.

"Kendi aralarında ne muhabbeti yaptıkları benim umurumda değil şu an. Önemli olan bize ne olacağı." Yakınlardan bir Vampirin geçtiğini, muhtemelen burada insanların yaşadığını bildiğini ve asıl gerginliğimin bu Vampir sayesinde doğan ihtimaller olduğunu hepsi biliyordu. Ted bütün çekincelerinde sonuna kadar haklıydı ama ona verebileceğim bir cevap yoktu. Çünkü ben de ne olacağını bilmiyordum.

"Neler olacağını biz de bilmiyoruz. Biz burada olduğumuz sürece güvendesiniz demek isterdim ama bizim de gücümüzün sınırı var ve eğer bugün gelen misafirin devamı gelecek olursa sayımızın yetmediği durumda tehlikeye girmiş olursunuz." Ted sıkıntılı bir nefes verirken çaresizliğin onu da sardığını görebiliyordum. Phoenix'in sözlerini beyninde ölçüp biçerken, diğer bir patlama Ashton'dan gelmişti.

MARBLE / c.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin