37

49 10 8
                                    

   Otel odasındaydık. Saat gecenin bilmem kaçıydı. Karanlık dört bir yanımızdaydı ve bütün günü hesaba katarsam kendimi canlı hissettiğim en belirgin andaydım. Geniş otel yatağının içinde çarşafların arasında kaybolmuş durumdaydım. Yüz üstü uzandığım yerde gözlerim kapalıydı ve beklenin aksine hiç de yorgun görünmeyen Calum, tam üzerimdeydi. Rahat bir şekilde üzerimde dururken, dudaklarının çıplak sırtımın her köşesini keşfettiğini hissedebiliyordum. Aslında bu anda ikimiz de sarhoştuk. Ben Ted'in verdiği çok ama çok uzun süreden sonra kelimenin tam anlamıyla doymamı sağlayacak kan sayesinde sarhoştum, Calum ise... Eh, bu konuda payım olduğunu inkâr edemezdim.

   Çevremde kalan çarşaflardan çıkan seslerin hemen ardından iki tarafımdan başımın yanında duran ellerimin üzerine düşen geniş ellerini hissettim. Parmaklarını benimkilere geçirdiği sırada, dudakları ensemin hemen bitimindeydi. Tutuşuna memnuniyetle karşılık vererek sağıma dönük başımla beraber gözlerimi araladım ve ellerimize baktım. Biri soluk beyazken, diğeri yaşamla dolu esmer bir renge bürülüydü.

"Vampir oluşuna dair en gıcık olduğum şey ne biliyor musun?" Bir anda sesi kulaklarıma dolduğunda şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Arkamda kaldığı için yüzünü göremiyordum ama ben mırıldanırken dudakları omzumun arkasına değmişti.

"Nedir?" Dudaklarının değdiği yerde bir anda dişleri belirdikten sonra etimi sertçe emip dişlerini belirgin bir şekilde bastırdığını hissettiğim. Isırığının hemen ardından tenimin üzerinde dolaşan dilinin varlığı kendini belli etti. Sonrasında hızlıca başını kaldırıp öylece durdu. Muhtemelen az önce ısırdığı yere bakıyordu.

"Teninde iz bırakamamak. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım birkaç saniye sonra iyileşiveriyor." Kıkırdamadan edemedim. Bu tepkime karşılık sinirle homurdanarak tamamen üzerime çıktı ve ilerleyip dudaklarını ona dönük yanağıma bastırdı.

"Bu hoş değil." Gülmeye devam ederken omuz silkmeye çalıştım.

"Özür dilerim?" Yeniden uzandı ve bu sefer dudaklarıma elinden gelen en iyi öpücüğü bırakıp geri çekildi. Bu sırada tam olarak kalçamın üzerinde kendini belli eden varlığı kaşlarımı havaya kaldırmama sebep olmuştu. Daha hemen hemen yarım saat önce...

"Sen ciddi misin?" Dirseklerimin üzerinde hafifçe doğrulup başımı ona çevirmeye çalıştığım sırada, göğsünü sırtıma iyice yaslayarak üzerimden uzandı ve dudaklarımı bu sefer tamamen yakaladı. Bana yoğun bir öpücük verdiği sırada bacakları benimkilerin arasına kaymıştı. Benimle temas ettiği bütün noktaların yeniden yanmaya başladığını hissedebiliyordum.

"Özür dilerim?" Dudaklarımı bıraktığı saniye fısıldadığı kelimelerin ardından kıkırdadığında, kötü taklidi yüzünden gözlerimi devirmiştim. Ardından hızlıca mırıldandım çünkü sol eli hızlıca boynuma dolanmış, dudakları ise omzumda dolaşmaya başlamıştı bile.

"Gerçekten yorulmadın mı?" Tenime doğru gülümsediğini hissettim. Omzumun üzerinde dudaklarının hemen ardından dilini hissetmek duraksamama sebep olmuştu. Ardından son bir öpücük bırakıp azıcık geri çekildi.

"Stüdyoda Johnny'i etkin altına aldığında sizi izlerken ne kadar kafayı yedim bilmiyorsun." Bacaklarımın arasında duran bacaklarını benimkilere sürterek iki yana açtığında, otomatik olarak benim bacaklarımı da aralamış olmuştu. Boynumdaki eliyle birlikte beni hafifçe doğrultup boynumdaki boşluğa dudaklarını sertçe bastırdı ve hemen ardından beni geri yatağa doğru itti. Ellerimin üzerine düştüğüm sırada belimi iki yanından tutup kalçamı da havaya kaldırmıştı. Dizlerim yatağa yaslıyken, hemen arkamdaki varlığı fazlasıyla barizdi. Yeniden kıkırdadım.

MARBLE / c.hWhere stories live. Discover now