16

148 19 105
                                    

"Dünyadaki en beceriksiz Vampir olduğunun farkındasın, değil mi?"

   Kendi hızımızda ağaçların arasında ilerlediğimiz sırada, sözlerini duymamla adım attığım yerde durmam bir olmuştu. Durduğumu fark etmesi biraz zaman alsa da, tek başına ilerlediği yoldan geri dönüp tam karşımda geri durduğunda gözlerim irice açılmış, ona ifadesiz bir yüzle bakmayı sürdürmüştüm. 2 günlük bile olsa tatilimizin mükemmel geçtiğini, kendimi fazlasıyla toparladığımı söyleyebilirdim. Ama Phoenix'in esprilerinin ve kendini üstün görüşünün sonu yok gibiydi. Yüzündeki eğlenen ifadesi olduğu yere çakılıp kalmış gibi istifini bozmadan bana bakarken, tek kaşım sorguyla havaya kalkmıştı.

"Her konuda kendini üstün görüyorsun." Beni haklı görüp başını aşağı yukarı sallarken ellerim göğsümde birleşmiş, meydan okuyuşunu memnuniyetle kabul etmiştim.

"Çünkü her konuda senden üstünüm." Havada olan kaşım usulca indi ve başım hafifçe yana yattı. Aynı zamanda işaret parmağım havaya kalkmış, bir işareti yapmıştı. 

"Her konuda senin üstün olduğunu kabul edebilirim. Ama tek bir konuda beni asla geçemezsin." Kaşları ve çenesi havaya kalkarken gülümseyerek devam ettim.

"Senden her zaman daha hızlıyım. Çünkü gövdenin iriliği ve kilon sana ivme kaybettiriyor." Defalarca yarışmıştık ve birkaçında hileyle kazanmış olsa bile, genelde kazanan ben olurdum. Ama yine de bu gerçeği kabul etmedi.

"Tamam. Senin mekâna kadar yarışalım o zaman." Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktım. Gece yarısına yaklaşıyordu ve başlarında Ted olduğu için çocukların bu saatte dışarıda olmayacaklarını varsayarak omuz silktim.

"Kabul."

   Bana göz kırptığı saniye ikimiz de aynı anda ormanın içine daldık. Haklıydım. Kilosunun benden oldukça fazla olması ve bedeninin iriliği onun hızını etkiliyordu. Ağaçlar yanımdan akıp gidiyorken, büyük bir kahkaha atarak yanımda kalan ikizime bir boy fark attım ve sağa sapıp evin bulunduğu yakaya daldım. Aklında hile yapmaya dair düşüncelerin doğduğunu fark ettiğim an, o daha düşüncelerini işleve dökemeden hızıma biraz daha asıldım ve çok az mesafede biraz daha önüne geçtikten hemen sonra yere eğilip tek bacağımı uzattım. Kendi etrafımda döndüğüm sırada ikizim çelmeyi fark edemedi ve oldukça büyük bir gürültüyle soluna doğru düştü. O yerde debelenirken, hırladığını duyduğum saniye koşmaya devam etmiştim.

   Kahkahamın ormanda yankılandığı sırada bunun intikamını alacağını biliyordum.

"Ne oldu? Hile yapmak hoş değilmiş, değil mi?"

   Sessizlikte yankılanan sesime karşılık cevap vermedi ama bedeninde yükselen öfkeyi hissedebiliyordum. Aramızdaki mesafe gittikçe artarken eve yaklaşmamıza çok az kalmıştı. Derin bir nefes alarak dışarıda kimsenin olup olmadığından emin olmaya çalıştığım saniye aldığım kan kokusu beni duraksattı. Bedenime büyük bir gerginlik yayılırken eve az kalmıştı, bu yüzden durup arkama döndüm. Amacım Phoenix'i uyarmaktı. Ama ikizim fazla hiddetliydi ve duramayacağı kadar hızlıydı. Lanet olsun ki, kanın kokusunun kime ait olduğunu anlayabileceğim yakınlıkta olmayışım beni afallatmıştı. Bu yüzden tam ağzımı açmış Phoenix'e doğru bağıracaktım ki, Phoenix önümde bir kaplan gibi belirip yapabildiği en sert tekmeyi karın boşluğuma geçirdi.

   Saldırgan görünebilir. Normal görünmeyebilir. 150 seneyi aşan birliktelik ve her an yanımda oluşu beraberinde çok farklı anlaşma yöntemleri doğurabiliyordu. Onun yaptığı çoğu hilenin sonunda aynı hareketi ben de ona yapıyordum. Bu gerçekten sorun değildi. Sorun tüm gücüyle vurmuş olmasıydı. Hayır, bana zarar veremezdi. Bunun için çok daha fazla güce ve taktiğe ihtiyacı vardı. Fakat tekmenin etkisiyle bedenim arkaya doğru oldukça hızlı bir şekilde savruldu ve metrelerce havada geriye doğru uçtuğuma yemin edebilirdim. Fakat lanet olası sorun, duyduğum kan kokusuna doğru savrulmuş olmamdı. Dudaklarımdan ufak bir küfür kaçarken, geniş gövdeli bir ağaca kulakları sağır edecek bir gürültüyle çarpıp yere düştüğümde ağaçtan gelen çıtırdama seslerini rahatlıkta duyabilmiştim. Yüzüstü düştüğüm yerden hızlıca dizlerimin üzerinde doğrulup başımı kaldırdım ve elindeki sigarasıyla donmuş bir vaziyette bana bakan Calum ile karşılaştım. Anlık bir rahatlama bedenime yayılırken, Calum'ın irice açılmış gözleri bedenimde gezindi ve bana doğru birkaç adım atarak dehşet dolu sesiyle konuştu.

MARBLE / c.hWhere stories live. Discover now