1. Bölüm - Hayatın Kıyısında

15.4K 646 458
                                    

Yazar Notu: Eğer bu kitaba bir şans verdiyseniz, teşekkürlerimi sunmayı kendime borç biliyorum! Teşekkürler:) Umarım yazdıklarımdan en az benim kadar siz de keyif alırsınız. Değineceğim diğer bir husussa, bu kitabın herhangi bir kaynak olarak kullanılamayacağı. En nihayetinde Osmanlı İmparatorluğunda yaşamadım ve mükemmel bir şekilde o dönemi yansıtamayabilirim. Eğer bunlara takılan bir insansanız, kitabımı okumanızı önermiyorum. Keyifle okuyun ve yorumlarınızı benimle paylaşmaktan çekinmeyin:)


"Yapımına 1460 yılında başlanan Topkapı Sarayı 18 yılın ardından tamamlanmıştır. Topkapı Sarayının yapımında ve mimarında Fatih Sultan Mehmet'in emeğinin de olduğunu bilmeyen yoktur diye düşünüyorum çocuklar."

Siyah saçlarından birkaç tutam gözlerinin önüne dökülen Ahmet tatlı bir sesle "Buranın yapılmasını da o adam emretmişti değil mi öğretmenim?" dedi.

"Evet hayatım, Fatih Sultan Mehmet'in yapılmasını emrettiği bu saray Sultan Abdülmecid'e kadar dört yüzyıl kadar Osmanlı'nın bilim, sanat ve eğitim merkezi görevini üstlendi."

"Peki şimdi neden bir müze?"

Ahmet'in kız kardeşine gülümseyerek baktım "3 Nisan 1924'te Atatürk emri ile müze olarak kullanılmaya başladı, Cumhuriyetin ilk müzesi olma şerefini kesinlikle hak ediyor, değil mi canım?"

"Evet." diyerek kısık ve utangaç bir ses tonuyla beni onayladı ve kardeşinin eline sıkıca sarıldı.

Ahmet kız kardeşinin ve benim duyabileceğim bir ses tonuyla "Ve artık burada yaşayacak padişahlar yok, bu yüzden müze olması daha iyi." Ahmet üstünzekalı bir çocuktu ve böyle akıllı çıkarımlar yapıyor olması birkaç gündür yüzümü güldüren tek şeydi. Bu iki kardeşin rehberliğini üstlenmiş olmak ilk kez işimden böylesine zevk almamı sağlıyordu. Büyüklere bir şeyleri anlatmak, zaten dolu olan sayfaya daha çok yazı karalamakla aynı şeydi, fakat çocuklar bembeyaz ve tertemiz sayfalardılar. Beni dinliyorlar, sorular soruyorlar ve daha çoğunu bilmek için can atıyorlardı.

"Evet Ahmetciğim, bakın anneniz geliyor. Yarın yeniden görüşeceğiz." Dizlerimin üzerine çöktüm ve sevinçle bana sarılan iki çocuğu öpücüklere boğdum. İlk gün bana karşı korkak davranan bu iki küçük, şimdi bana 'öğretmenim' diyerek dünyaları bağışlıyorlardı.

"Özge hanım sayenizde oğlum ve kızım susmuyorlar. Teşekkür mü etmeliyim yoksa şikayetçi mi olmalıyım inanın bilmiyorum."

Sare benden uzaklaşarak annesinin bacağına sarıldı ve meraklı gözleriyle beni izlemeye koyuldu, Ahmet hala yanımda duruyordu ve sanki beni bırakmak istemiyormuş gibi sıkıca sarılmıştı parmaklarıma "Çocuklarınız bu kadar zeki ve meraklı oldukları için gurur duymalısınız Zeynep hanım, ileride büyük işler başaracaklarına eminim."

"Sare, babası gibi yaramaz ve yerinde durmayan bir karaktere sahip, ama Ahmet'in iyi yerlere geleceğine eminim, değil mi oğlum?"

Ahmet başını yavaşça salladı ve "Büyüyünce padişah olacağım!" diye olabildiğince yüksek bir sesle bağırdı, annesinin siyasi görüşünü bilmiyordum fakat oğlunun bu sözüyle birlikte olabildiğince aralanan gözleri bana birkaç şık bırakmıştı. Zeynep hanım hızla çevresine bakındı ve oğlunun sözleriyle ilgilenen birileri olmadığına emin olduktan sonra dişlerinin arasından konuşmaya başladı.

"Sakın bir daha böyle konuşma Ahmet. Hele ki babanın yanında!"

Ahmet omuzlarını çocuklara özel bir umursamazlıkla silkti "Padişah olacağım." diye üzerine bastırdı "Sonra da Topkapı sarayında yaşayacağım. Öğretmenim de benimle yaşayacak, değil mi Özge öğretmenim?"

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin