9. Bölüm - Kaderin Gerçekleri

5.8K 442 250
                                    

"Ben Ali Şah

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben Ali Şah." dedi derin bir sesle, sesi duvarları bile titretecek kadar soğuktu ve elimi göğsüme bastırmış bir halde onun gözlerine bakarken, Fatih'in gözlerinde gördüğüm bir ifadeyi yakaladım. Ali Şah- derin bir nefes aldım yeniden ve yeniden, kendi çağımda kalbime hançeri indiren ve aynı anda Hasan'ı da ölüme iten adam, Ali Şah, yani 1. Mehmet'in torunlarından biri miydi? "Sözümü kesmeye kalkışırsan, içinde yaşadığın cehenneme asla anlam veremeyeceksin."

Parmaklarımdan birini yerdeki İran Halısının üzerine bıraktım ve kalbimdeki ağrının yerini hissizliğe bırakması için dua ettim. Karşımda, Fatih'in Alim dediği fakat kuzenlerinden biri olan Ali Şah'ın olduğunun bilincinde olarak dudaklarımı birbirine sımsıkı bastırdım. Onun kim olduğunu biliyordum, en azından kendi zamanımda kalbime hançeri indiren adamdı o. Üstelik yalnızca beni itmemiş ölümün karanlık tabutuna, Hasan'ı beraberimde yollamıştı. Hasan'ın kim olduğunu bilmemekle beraber, onun için kalbimde hissettiğim sızının sıcaklığı hala anılarımdaydı.

Sözünü bölmeyeceğime emin olduğunda, kendinden emin ses tonu yeniden duvarları titretti "Ali Şah, Orhan Çelebi'nin oğlu Kasım Çelebi'nin torunu ve Çelebi Mehmet'in soyundan geliyorum. Osmanoğullarından, belki de en bahtsız olanıyım çünkü hiçbir zaman savaşma şansı bile verilmedi ellerime. Bizans Sarayında büyüdüm, bir esir olarak. Birkaç yüzyıl süren bu esaret, birkaç gün önce beni hiç tanımayan kuzenim tarafından son bulduğunda mutlu olmalıydım belki de, kaderime teşekkür etmeli ve artık bir kesiş olarak değil de özgür bir insan olarak yaşayacağımı düşünmeli. Fakat ikimiz de biliyoruz ki Özge Hatun, Fatih benim de yaşamama izin vermedi. Kundaktaki kardeşini boğdurtan adamdan, kuzenine merhamet göstermesini bekleyemezdim tabii. Kader, kinimle yoğrularak yeniden bana bir hayat bağışladı. Bu hayat, senin de bildiğin üzere, beni senin zamanında buldu. Geçmişini herkes hatırlamaz ve Allah, herkese 2. bir şans vermez, fakat bana verdi. Çocukluğumdan büyüyünceye dek geçen sürede, kendimi ve kim olduğumu bilerek yaşadım. Kardeşlerimin, kuzenlerimin ve diğerlerinin beni bulacağı anı, dikenlerin üzerinde bir yaşam sürerek bekledim. Doğduğum topraklardan uzaklarda yeniden doğmuş olmam bile yüreğimi rahatlatmadı, gözlerime mil sürülerek, bir idam sehpasının üzerinde verdiğim son nefes, bana cehennemlerle dolu uykular ve uykusuz geçen onlarca gece hediye etti. Fatih'in laneti ve kötülüğü, beni yüzyıllar sonrasında bile boğazlarıma sarılarak beni nefessiz bıraktı. Hasan- Hasan, benim öz oğlum değildi ve bu zamanda yaşamadı, hiçbir zaman bu şansa sahip olmadı. Benim zamanımda gözlerini açtığındaysa, onun kim olduğunu bilmeden, fakat bir Osmanoğlu olduğundan emin olarak büyüttüm. Biliyorsun, 2000'li yıllardayken Osmanoğlu olmak uğruna öleceğin bir meziyet olmaktan büsbütün uzaklaşmıştı ve ben de diğerleri gibi kendi dilimi, dinimi ve kimliğimi bilmeden büyüyecek olanlardan yalnızca biriydim, ama öyle olmadı ve kader bana kendini doğduğum andan öleceğim ana dek anımsattı. Bundan asla vazgeçmedi. Hasan ölü doğmuş bir çocuktu ve ona hayat bağışladım, yeniden nefes almasına izin verdim ve benim soyumdan gelmeyen bu çocuğun, benimle aynı soydan geldiğini bildiğimden onun yaşamasına izin verdim. Bana, baba demesine."

İki Yangın ArasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin